Malum, bir neslin yetişmesi için yaklaşık 20-30 yıl gibi bir süreden bahsedilir.

Postmodern darbe olarak anılan, 28 Şubat’ın üzerinden yıllar geçti ve 28 yıl oldu. O dönemden bu yana bir nesil yetisti.

Yine o zamandan bu zamana, gerek ülkemizde, gerek dünyada çok şey değişti.

Örneğin, o günlere dair bazı yaşanmışlıkları,çocuklarımız veya gençlerimizle paylaştığımızda, hayretler içinde dinliyorlar.

Tıpkı bir zamanlar 12 Eylül 1980 darbesine dair anlatımlar yapan büyüklerimizi, bizlerin şaşkınlıkla dinlediği gibi.

Umud ediyoruz ki, çocuklarımızın kendi çocuklarına anlatacağı “darbe” anıları olmaz...

“15 Temmuz Darbe Girişimi” haricinde.

Neticede 28 Şubat dönemi dendiğinde ve o dönemlerde yapılan zulümlerin canlı şahitliği yapıldığında, sanki tüm bu mağduriyetleri yaşayanların olgun birer yetişkin olduğu varsayılır.

Oysa çocukken, ergenken veya daha çok gençken bu dönemin zulümlerine maruz kalanlar oldu. Bir gecede büyüyen çocuklar, bir günde kocayan gençler vardı.

Başta da ifade ettiğimiz gibi, 28 yıl geçti ve çok şey değişti.

Uğruna diplomalar feda edilen, coplar yenilen, sürgünlere, hicretlere, tecritlere ve hakaretlere rağmen izzetlice mücadelesi verilen tesettür anlayışı mesela..

Ve elbette o tesettür anlayışının oluşmasına imkân veren, Müslüman “Kadın kimliği” değişti..

Ve yine o Müslüman kadın kimliğinin inşa edilmesi için seferber olan ve her türlü bedeli ödeyen “Müslüman Erkek” kimliği ve tanımı değişti mesela...

Kimine yersiz ve gereksiz bir tespit gibi gelebilir.

Zira, bundan normal ne var ki, insan dediğimiz varlık elbette, değişme ve dönüşme potansiyeline sahip bir varlıktır diyenler olacaktır muhakkak.

Veya çok “engin” bir şekilde, konuyu farklı bir perspektiften değerlendirerek, “İki günü eşit olan ziyandadır” hadisini de hezeyenlarına kaynak göstererek, spirütüel bir aşkınlıkla, saçmalamada nirvanaya çıkanlar ve ancak kastedilen değişimi idrak edemeyecek şaşkınlıkta olanlar da olacaktır.

Ancak vurgulamak istediğimiz, sıratı müstakimden sapma-eğilme, eğrilme ve bu minvalde evrilme halidir.

Şöyle söyleyelim; bundan 28 yıl önce mücadelesi verilen değerlerin, özgürlüklerin ve hakların hamiliğini yapan o güzide Müslümanların adeta nesli tükendi.

O günden bu güne bir nesil yetişti, ancak o ruh, o azim, o dirayet, o samimiyet ve o kabiliyete sahip mücessem örnekler azaldıkça azaldı.

Oysa özlemini duyduğumuz o kimlikler, bulundukları toplumda maya misalidirler. Girdikleri toplumu rızayı İlahiye uygun şekilde değiştirip, dönüştürme potansiyeline sahip Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlardır onlar..

Bu sebeple beklenen ve özlenendirler..

 İtiraf edelim; buz gibi Şubatlarda, zorluklarla imtihan günlerinin, güneş gibi ruhları ısıtan, o güzel insanlarını özlüyoruz.

Şimdilerde ise atalet, rehavet, bolluk ve refah içindeki, “sıcacık”  havaların, Tebük imtihanlarından geçemeyen, gaflete dalmış insanların, rüzgârlarıyla üşüyoruz...

Yeri gelmişken hatırlatalım!

28 Şubat’ı unutan veya hatırlama gereği bile duymayanlar başta olmak üzere, herkese...

28 Şubat’ı  unutma, unutturma! Unutulan zulümler tekerrür eder...