Türkiye'de 2012 yılında yürürlüğe giren 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi, eğitim alanında önemli bir reform olarak kabul edildi. Eğitimin bütün insanlar için bir zorunluluk olarak kabul edilmesinin iki önemli boyutu vardır: Bunlardan birincisi modern devlet (ulus-devlet) paradigması, diğeri de küresel ekonomik düzenin eğitimi işletmeci paradigmaya göre dizayn etmesidir.

Kanunla eğitim sisteminde başlayan yeni dönemin iki temel amacından biri öğrencilerin eğitim süresini uzatarak daha nitelikli bir nesil yetiştirmek ve toplumun ortalama eğitim süresini yükseltmek, diğeri ise eğitim sistemini bireylerin ilgi, ihtiyaç ve yeteneklerine göre geliştirmektir. Son zamanlarda toplumun tüm kesimleri tarafından bu sistem tartışılır hale gelmiştir. Nitekim Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin de “…12 yıllık zorunlu eğitim tartışılsın istemiştik, tartışılıyor da. Çok değişik platformlarda bu konular tartışılıyor. Ticaret Odaları tartışıyor, Sanayi Odaları tartışıyor. Ortaya çıkan formüller var…” meyanında açıklamada bulundu.

Sistemin handikaplarını şu şekilde sıralayabiliriz.

-Altyapı ve Kaynak Yetersizliği

12 yıllık zorunlu eğitim, özellikle taşra bölgelerinde altyapı sorunlarını beraberinde getirdi. Birçok okul öğrenci sayısındaki artışa hazırlıksız yakalandı. Sınıflar kalabalıklaştı, fiziki imkânlar yetersiz kaldı ve öğretmen sayısı ihtiyacı karşılamakta zorlandı. Bu durum eğitim kalitesinin düşmesine neden oldu.

-Öğretmenler Üzerindeki Baskı

Öğretmenler, yeni sistemle birlikte artan öğrenci sayısı ve beklentiler karşısında zorlandı. Sınıf içi disiplin sorunları, öğrencilerin farklı seviyelerde olması ve müfredatın yoğunluğu öğretmenlerin iş yükünü artırdı. Haliyle öğretmenlerin mesleki doyumunu olumsuz etkiledi.

-Öğrencilerin Psikolojik ve Sosyal Gelişimi

Zorunlu eğitim süresinin uzatılması, özellikle ergenlik dönemindeki öğrencilerin psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkiledi. Okulda geçirilen sürenin artması öğrencilerin sosyal hayatlarını kısıtladı ve stres düzeylerini artırdı. Dolaysıyla öğrencilerin okula olan ilgisini azalttı.

-Öğrencilerin İlgi ve Yeteneklerindeki Uyumsuzluk

Zorunlu eğitim süresinin uzatılması, özellikle akademik başarısı düşük veya mesleki eğilimleri olan öğrenciler için sorun teşkil etti. Teorik ağırlıklı eğitim sistemi bazı öğrencilerin motivasyonunu düşürdüğü gibi okulu erken bırakma oranını da artırdı. TÜİK’e göre okulu bırakıp çalışmaya başlayan çocukların oranı 2023’te yüzde 22’ye çıkarken bu oran erkek çocuklar arasında yüzde 32,2’yi buluyor.

-Müfredatın Yoğunluğu ve Uygulanabilirlik Sorunları

12 yıllık eğitim sistemi, müfredatın genişletilmesini gerektirdi. Ancak müfredatın yoğunluğu ve içeriği öğrencilerin öğrenme hızına uygun değildi. Bu durum dezavantajlı bölgelerdeki öğrencilerin başarısını olumsuz etkiledi. Ayrıca müfredatın pratik hayata uygunluğu da tartışma konusu oldu.

-Mesleki Eğitimin İkinci Plana Atılması

Zorunlu eğitim süresinin uzatılması mesleki eğitimin önemini azalttı. Ülkemizin ara, kalifiye ve teknik eleman açığı çığ gibi büyüyor. Bu açığın büyümesi sebebiyle sanayi ve üretim tesisleri bir bir kapanıyor. Okumaya uygun olmayanlar ziraat, hayvancılık ve girişimcilik yerine 4 yıl boyunca işe yarar şeyler öğrenmediği okullara sevk ediliyor. Bunların eğitimi boykot etmelerinden dolayı öğrenmek isteyen öğrenciler mağdur oluyor. Öğretmenler bu yüzden mesleklerini icra edemiyorlar; bezgin haldeler.

12 yıllık zorunlu eğitim dayatması gençleri de hayatın gerçeklerinden uzaklaştırıp, eğitimin içini boşaltıyor. Aileleri de çaresiz bırakıyor. Köyler boşalıyor, mesleki kurumlar bir bir kapılarına kilit vuruyorlar.

-Sosyal ve Ekonomik Eşitsizlikler

12 yıllık zorunlu eğitim, ekonomik olarak dezavantajlı aileler için ek bir yük haline geldi. Okul masrafları, ulaşım ve diğer ihtiyaçlar ailelerin bütçesini zorladı. Ayrıca kırsal bölgelerdeki öğrenciler, eğitim imkanlarına erişimde zorluk yaşadı. Bu durum eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştirdi.

Sonuç olarak bu handikapların ortadan kaldırılması ve sorunların çözümü için eğitim politikalarının gözden geçirilmesi, kaynakların etkin kullanılması ve öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun esnek bir sistemin geliştirilmesi gerekmektedir. Eğitim, sadece süre uzatılarak değil, nitelikli ve erişilebilir hale getirilerek başarıya ulaşabilir.