Son gelişmeler
siyonist çete elebaşlarının iyice sıkıştığını ve iktidarlarının devamını daha
fazla kan dökmekte gördüklerini ortaya koydu. HAMAS'a karşı belirgin bir
başarının elde edilemediği konusunda artık neredeyse herkes hemfikir. Gazze'nin
şerefli halkına karşı yürütülen sınırsız vahşet ile HAMAS'ın gözden düşürülmesi
planları da tutmadı. Filistin halkı işgalciyi de işgale karşı şerefli direnişi
de iyi tanıyor. Melun topluluğun işgal, ilhak ve sürgün politikalarının her
şartta sürdüğünü görmemek için ya hain olmak ya da akıl ve izandan yoksun olmak
gerekir.
Şimdiye kadarki
müzakereler belki dünyada mazlumlar için içi yanan insanlarda bir umuda sebep
oluyordu; ama İslami direniş hareketleri düşmanlarını iyi tanıdıkları için
ciddi bir beklentiye hiçbir zaman girmediler.
Tepkiler büyüdü ve
insanlar "soykırım ortaklarını" da protesto etmeye başladılar.
Almanya'da
koalisyonun büyük ortağı olan sosyal demokratlar alınlarına çalınan
"soykırım ortağı" lekesini kolay kolay silemeyeceklerini yeni yeni
fark ediyorlar; ama sırtlarındaki "holokost yükünden" dolayı insani
bir davranış sergileyemiyorlar.
İngiltere, sahneye
"ev zencisi" başbakanı alarak önümüzdeki süreçte mazeret bulduğunu
düşünüyor.
Batının insan
haklarına dair iddiaları Gazze'de batağa saplandı ve yönetimler bazında
siyonist kuşatmadan dolayı yaşananlara insani bir tepki bile veremiyorlar.
Biden'in siyonist
terör rejiminin ömrünü biraz daha uzatmak ve küresel çaptaki tepkileri
yumuşatmak için dile getirdiği ateşkese ise Netanyahu ve avenesi sıcak
yaklaşmadı. Buna karşılık Biden, şu tarihi tespitte bulundu: Netanyahu
koltuğunu kaybetmemek için savaşa ihtiyaç duyuyor.
Aslında Biden bu
sözleriyle kendisi başta olmak üzere dünya zalimlerinin gerçek yüzlerini
deşifre ediyor.
Sadece koltukları
değil sermaye ve refahları da savaş, kaos ve manipülasyonlara dayanıyor.
Aksa Tufanı bu
gerçeği de göremeyenler için berraklaştırdı.