“İman varsa, imkân vardır” sözünün mücessem hali Şehit
Ahmet Yasin, defalarca okunan, dile getirilen o ibretli konuşmasının bir
bölümünde şöyle söylemişti:
“Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman
alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız,
yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!..
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!..
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi
beklemeyin!..
Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın
savaşçı onuruyla ölelim!..
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü
sizden her biri boynuna taksın!..
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! ..
Temennimiz, ALLAH’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas
almasıdır!..
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! ALLAH aşkına, bari
aleyhimize olmayın!..
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!..”
Bu konuşmayı her dinlediğimizde ve okuduğumuzda şuna şahitlik
ediyoruz ki; yaşadığımız zamanın gerçeklerine yeniden ışık tutuyor ve hakk ile
adalete doğru, salim bir yola sevk ediyor.
Mescid-i Aksa/ Kudüs davası ve siyonizm zulmüne karşı,
insanların nasıl farklı kategorilere ayrıldığının tespitini ve tahlilini yapıyor
Şehit Ahmet Yasin.
İlmel yakîn, aynel yakîn ve Hakkel yakîn şahit oluyoruz ki,
bugün de aynı şekilde bu kategorilere ayrılıyor insanlar ve seçtikleri saflarda
hızla yerlerini alıyorlar.
Şehidin tespitiyle bu safları yeniden gözden geçirelim..
-Sus pus ve bön ümmet..
-Teslim olmayı ve beyaz bayrak dikmeyi bekleyenler..
-Ellerinden geldiğince, bu onurlu mücadelenin öcünü
sorumluluk bilinciyle boynuna takanlar..
-Bu acımasız zulme seyirci kalan ve mazlumların toplu
ölümlerini acıyarak izleyenler..
-Emaneti savsaklayanlar..
-Bu davanın aleyhinde durmamaları ümit edilen ve aleyhinde
durmalarından endişe edilenler..
Sahi biz bu safların hangisindeyiz!?
Pasif ve etkisiz kalanlar bir yana, günlerdir bu onurlu
mücadele ve bu vahşice zulümler karşısında yerinde duramayanların kafasında
dolaşan ortak bir soru var..
Bu onurlu mücadele ve mazlumlar için ne yapmalıyım, daha
fazla ne yapabilirim?
Aslında bunun cevabı öyle zor değil..
Bu Hakk ile batılın kıyamete kadar sürecek mücadelesidir.
Bu onurlu mücadelenin öcünü sorumluluk bilinciyle boynuna
takan, emaneti savsaklamayan, bu davanın bizzat içinde olan herkesin
yapacakları gayet açık ve nettir.
Bulunduğu yerden, aldığı pozisyondan, elindeki imkânları
seferber ederek, oturuyorsa kalksın, kalkmışsa yürüsün, yürüyorsa koşsun,
koşuyorsa daha hızlı koşsun...
Rızayı İlahi için sürekli bir iş tutsun.. Elindeki iş
bitince, diğerine koyulsun..
Boş geçirilecek her gün, bu onurlu dava için atılmayan her
adım, bu uğurda sarf edilmeyen her söz ve eylem aleyhimizedir..
Siyonizm’e karşı en büyük mücadele durmadan, bıkmadan
istikrarla çalışmaktır.
Eğer bugün Gazze’ de onurlu bir direnişi omuzlayan yiğitler
ve bunca zulme mukavemet gösteren sabır kahramanları varsa bu, durmadan
koşanların, bıkmadan, usanmadan, bahane üretmeden çalışanların, gayretlerinin
semereleridir.
Onlar direndiler! İleri atıldılar ve kaçmadılar!