36,4638
34,5393
2.961,34
Covid’19
virüsünün ülkemizi ziyaret etmesi yirmi günü aştı. Virüs bize bir şey yapamaz
diyenler azalmış olsa da hala herkül gibi meydan okumaya çalışanlar da maalesef
mevcut.
Devletin
ilgili birimlerinin, en yüksek dereceden yetkili makamların, uzmanların ve
sosyal medya üzerinden binlerce uyarısına rağmen hala acil işi olmadığı halde
çarşılarda gezinen, pazarları turlayan, parklarda sosyal mesafeye dikkat
etmeden oturup sohbet edenlere rastlamak mümkün. Bundan da anlaşılmaktadır ki,
bizler toplum olarak yumuşak ikazlar bize işlemiyor. Canım, bebeğim, bey amca,
hanımefendi ile bu işler gitmeyecek.
Nitekim
bütün bu yumuşak önlemlerin kar etmediği anlaşılınca, tedbirler daha da
sertleşmeye başladı. Herkes sokağa
çıkmayanın başkası olmasını istiyor. Kimse kendinde bir hata bulmuyor. Acil
görülmesi gereken işler dışında dışarıda kalmak, tedbirsiz davranmak en basit
ifadeyle hem kendinin hem de başkasının canına kastetmektir. Özellikle
marketlerin belirlenen kurallara uymamakta ısrar etmeleri, vatandaşlarımızın
uyarıları basite almaları virüsün yayılma hızını etkilemiş ve enfekte olan
insan sayısı ile birlikte ölüm sayılarını da artırmıştır.
Devlet
bu konuda yumuşak davrandıkça, vatandaş da rehavete kapılmaktadır. Bütün
mücadele sağlık çalışanlarının sırtına yüklenmektedir. Bu nasıl bir anlayış.
Neticede onlar da bi insan ve onların da bizlerden enfekte olması an meselesi.
Bizler maske ile bir-iki saati zor geçirirken onlar gün boyu maske ve eldiven
ile yaşamak zorundadırlar. Unutmamak gerekir ki, sağlık çalışanlarımız da
içimizden birilerinin annesi, babası, eşi, çocuğudur.
Devlet
büyüklerinin uyarılarını basite almak,
bu alanda sosyal medyada yapılan dezerformasyonları yaymak, virüsle
mücadeleye sekte uğratır. Virüsün yayılmasını engellemeye çalışırken, birileri
de bunun üzerinden kendilerine siyasi gelecek üretmeye çalışmakta, adeta
psikolojik savaş yürütmeye çalışmaktadırlar. Adeta ölümlerin artmasını
beklemekte, hasta sayısının artışı için dua etmektedirler. Ve yine en ufak bir
sosyal olayda suçlu bulmaya çalışarak, her defasında da dine ve dindarlara
saldırmak için fırsat kollamaktadırlar. Beslendikleri Avrupa ve Amerika
lağımları onları o kadar kokutmuş ki, ağızlarından o nefreti kusuyorlar. Aşı
üretmeyi sanki İslam ve Müslümanlar engelliyormuş da, suçu İslam’a ve
Müslümanlara atmaya çalışmaktadırlar. Oysa bilmezler ki, bu ülkede İslam’ın
sosyal hayattan, eğitimden, siyasetten çekildiği yıllar olmuş. İslam’ı hayattan
çeken de onların çok sevdiği atalarının olduğunu unutuyorlar. Topluma
hükmetmeyen bir İslam’dan daha ne bekliyorlar.
Oysa
o kadar kutsadıkları Avrupa ve Amerika medeniyeti çoktan “deniyet”e dönüşmüş
durumdadır. Bilmezler ki, bu virüsün bu ülkede hızlı yayılmamasının en büyük
dendeni de yine İslam şiarlarının kısmen de olsa hayatta yaşatılması
nedeniyledir. Tabii nerden bilecekler, abdestle ve taharetle dalga geçerlerse
nerden bilecekler.
Bu
salgın aynı zamanda bizlere insanın ne kadar aciz, bencil ve zayıf olduğunu bir
kez daha göstermiştir. İnsanlığın kibir ve isyan ile ürettiği teknolojinin
yerlerde süründüğünü, ilahlık taslayan nice firavunun çok aciz ve sefil duruma
düştüklerini bir kez daha gördük. Bir şey daha öğrendik. “La ğalibe illallah” .
Yani Allah’tan başka galip olacak yoktur.
Zor
günlerde imanı korumak, hatta imanı güçlendirmek elzemdir. Sanmayalım ki, bütün
bu olanlar Allah’tan ve O’nun koyduğu sünnetullahtan habersizdir. Basit bir
virüs olarak algılayıp, arkadaki hakikati görmemek saflık ve gaflettir. Rabbim
bize basiret ve feraset nasip eylesin.