Her
sene aynı hikâyeleri dinlemekten sıkıldık artık. Bir türlü oturmayan bir eğitim
sistemi ve bu eğitim sisteminin yetiştirdiği milyonlarca genç. Sadece daha
fazla test çözmeye odaklanmış, analiz, sentez, üretim ve eleştirinin olmadığı
basmakalıp bir sistem.
O da
yetmezmiş gibi her sene okula devam edenlerin cezalandırıldığı, okul
yöneticilerini ve öğretmenleri kendinin bilmeyen öğrenci ve velilerin
karşısında boynunu büktüğü devamsız öğrencilerin devamsızlıklarının silinerek
devam etmedikleri için ödüllendirildikleri af “ucubesi”.
Madem
devam etmeyen öğrencileri affedeceksiniz o zaman liselerin son sınıfında devam
mecburiyetini kaldırın ya da liseyi 3 yıla indirin, o da olmadı öğretim yılı
başında sene sonunda af olacak sevgili ona göre okula gidip gitmeyeceğinize ya
da hangi saatte okula gideceğinize artık siz karar verin deyin de bütün
yöneticiler ve öğretmenler yoklama derdiyle uğraşmasınlar, öğrenciyle yüz göz
olmasınlar.
Bu
nasıl bir mantıktır gerçekten anlamak zor. Ortada bu kadar yönetmelik ve
mevzuat varken, tek bir sözle “ ben sizi affettim, okula gelmediğiniz için
canınız sağ olsun” demek nasıl bir siyasettir? Kim kimi affediyor ve hangi
hakla affediyor?
Dershane
ve kurs sektörünün aileleri ve öğrencileri sömürdüğü herkesin malumudur. Bunu
bile bile öğrencilerin devamsızlığını affetmek bu sektöre yürü ya kulum biz
arkanızdayız demek değil mi? 12 yıl okula gidip de öğrenilmeyen konuların
dershanede 9 ayda öğrenilmesi de ayrı bir tartışma konusu.
Sene boyunca
öğrencileri devam konusunda sıkıştıran, devamsızlıklarını takip eden, not
fişlerini tek tek e-okul sistemine giren müdür yardımcıları ile her ders
başında yoklama alan öğretmenlere yazık değil mi? Peki ya mevcut kurallara göre
okula devam etmek zorunda kalan, bunun için her sabah erkenden kalkıp belki de
bir saati aşan yolculuktan sonra okula ulaşan öğrencilere haksızlık değil mi?
Bu durum devlete ve eğitim sistemine olan güveni sarsmaz mı? Bu af
beklentisiyle büyüyen çocuklar yarın kaçak bina yaparken de, devletten aldığı
krediyi öderken de “nasıl olsa af çıkacak ben niye ödeyeyim, enayi miyim”
demeyecek mi?
Şu
unutmamak gerekir ki, her sistem kendi insan tipini yetiştirir. Sisteminiz
adaletsizlik, üç kağıtçılık, adam kayırmacılık ve liyakatsizlik üzerine
kuruluysa, yetiştirdiğiniz insanlardan dürüst olmalarını bekleyemezsiniz.
Eğitime
en büyük darbenin 28 Şubat postmodern darbenin vurduğu aşikardır. FETÖ
yapılanması ve onların desteklediği karanlık mihraklar İmam-Hatip okulları ile
beraber mesleki eğitimi de bitirdiler. Öğrencileri FETÖ’nün dershanelerine
kaydırmak için her yolu denediler. FETÖ cülerde devşirdikleri en iyi çocukları
anne babalarının katili olacak kadar efsunladılar. AK Parti hükümetleri
maalesef henüz bu enkazı temizleyemedi. Sonuç ise ortada. Okumayan, okuduğunu
anlayıp yorumlayamayan, üretemeyen, bir konu hakkında bir sayfalık komposizyon
yazamayan, en basit imla kurallarını bile yazısına dökemeyen ve kelime hazinesi
1000’ i bulamayan bir nesil yetişti. Bu nesil şimdi de en kutsal değerleri bile
çiğnemekten geri kalmıyor.
İddia
edebilirim ki, dünya da en ucuz öğrencilik ülkemizdedir. Sınıf geçmek kolay,
devamsızlık yapsan bile sınıfta kalmazsın, yazılıların hepsi hiçbir yorum ve
derin düşünme gerektirmeyen test merkezli, şişirilmiş notlar, ne olduğu
belirsiz performans ödevleri ve daha nice eğitimle alakası olmayan uygulamalar.
Bu sistemden iyi insan çıkabileceğine inanıyorsak çok yanılıyoruz dostlar.