Her eylem yeniden diriltir beni
Nehirler düşlerim göl kenarında
Ey deprem gel yetiş bu şehirlerin
Doğayı çarptıran konumlarına
Doğ ey güneş erit taştan adamı
Ve kurut taşları diken elleri
Babamın gölgesi koruyor beni
Oh ne güzel şehir bu eski şehir
Dönüştür ey kalbim bahçeli eve
Anlamı ezen o makinaları
Kurtuluş haberi olsun dünyaya
Ayırma üstümden bir an gölgeni
Mehmet Akif İnan
Merhum Mehmet Akif İnan’ın bu şiirinde; doğa ile iç
içe büyümüş birinin çevresindeki yeşil alanların yavaş yavaş betonlaşması
üzerine, beton binaları teşbih sanatını kullanarak adama benzetmesi üzerine
yazılmış bir şiirdir. Eskiye, babasının evine özlem teması vardır.
Geçenlerde medyaya bir haber düştü. Selçuk Üniversitesi
Öğretim Üyesi Hüseyin Gökalp, Atatürk’ün ölüm yıl dönümünde, Atatürk karşıtı
ifadelerin yer aldığı bir şiiri paylaşmış sözde.
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Hüseyin
Gökalp’in twitter hesabından paylaştığı görselde, Mehmet Akif İnan’ın “Doğ ey
güneş erit taştan adamı ve kurut taşları diken elleri” dizileri üzerine yine
ortalığı velveleye veren fikir ve düşünce özgürlüğü düşmanları gündemi meşgul
ettiler.
Mehmet Akif İnan'a ait olan ve sevilen sanatçı Ömer
Karaoğlu tarafından bestelenen, "Doğ ey güneş erit taştan adamı"
isimli şiirinden bir mısraı twitter hesabında paylaştı diye üniversite
hocasına; tehditler savurmak, odasına baskınlar vermeye çalışmak ve devlet
düşmanı gibi gösterilen bir ülkede yaşıyoruz. Her paylaşımı kendileri üzerine
alan bu zihniyet, insanların düşünce hürriyetini kısıtlamaya çalışıyorlar.
Ülkede kendileri gibi düşünmeyen insanlara ya yaşam hakkı vermiyorlar ya da
düşünme hakkı.
Düşünce özgürlüğünden dem vuranların, düşüncenin
önündeki en büyük engel olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Halkının %99'u Müslüman
olan bir ülkede, halkın inancına aykırı düşüncelerle hareket edip halktan saygı
bekleyen bozuk bir zihniyet var. Başkasının inancına saygı duymayan bu jakoben,
militarist zihniyetin kendi bozuk düzenlerine herkesin saygı beklemeleri abesle
iştigaldir. Buluttan nem kapan bu zihniyet, kamuoyundaki her sözü kendilerine
yapılmış gibi düşüncenin önüne ket vuruyorlar.
Daha önce de Allah’ın ayetini okuyan imama Mustafa
Kemal'i kastetti diyerek ayete ve imama saldırmışlardı.
Mayıs 2021’de İslamî kaynaklarda geçen mabedler ile ilgili bilgileri ve ayeti okuyunca üstü örtülü Mustafa Kemal'e hakarettir, diye algılayıp feveran ettiler. Yani 1400 yıl önce inmiş ayeti sizin kara kaşınız kara gözünüz için okumayalım mı? Zinaya veya faize olumlu bakıyorsunuz diye zina veya faiz ile ilgili ayet okumayalım mı? Kutsal kitabımızda geçen ayetleri ne zaman, nerede okumayı sizin keyfiniz belirleyemez. Hem hiç kimsenin aklına gelmeyen şeyleri zorlama yorumla illa bir yere bağlama hastalığından da vazgeçin artık. Paylaşımda isim yok. Hakaret yok. Ayasofya imamı kendi alanıyla ilgili konuşunca hemen âlimler siyasete karışmaz deyip karşı çıkanlar, neredeler? Üniversite öğrencisinin görevi midir hocanın odasını teröristler gibi basmak ve tehdit mesajı türünde demeçler vermek? Bu ülkenin savcısı, polisi, hâkimi yok mu? Neden bu hadsiz öğrenciler, bilim yuvalarının isimlerini kirletiyorlar. Paylaşımda varsa bir sıkıntı savcılık denen bir merci var. Bu ülkede herkes kafasına eseni yaparsa ne olur? Bu bozuk zihniyetli öğrenciler ve arkalarındakilerin amacı ne?
Eğer gerekli makamlar gereğini yapmazsa ileride daha
büyük kötü sonuçlara gebe olur bu öğrencilerin yaptıkları.
Bu şekilde tüm üniversite öğrencilerine karşıt
görüşte oldukları hocalarına saldırma yolu açılmış olur. Farklı fikirlere
tahammül, eleştiri, yaratıcı düşüncenin önü kapanmış olur. Bir eğitim kurumunda
tek tipçi bir düşünce ortaya çıkarsa oraya da bilim yuvası demek haksızlık
olur. Olsa olsa orası anarşist yuvası olur