Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da
O’nun pak Rasulüne olsun.
Rabbimizin bizim için yarattığı en güzel
şey nedir diye sorulsa, şüphesiz ‘ümit’ deriz. Zira yeryüzüne ışıyan Güneş
neyse, insan kalbine göre de ümit odur. Ümitle yeşerir yaşama sevincimiz.
Ümitle neşv u nema bulur kalbimizdeki muhabbet çiçekleri…
Lütfen bir an, hayata dair hiçbir
ümidiniz -eş anlamlısıyla söyleyelim hiçbir beklentiniz- olmadığını düşünün.
Neyi neden yapacaksınız ki? Şu yoğun trafikte işe yahut okula gidip gelmenin,
ödev yapmanın, kitap okumanın, ev içindeki işlerin, hasta iseniz tedavi olmanın
ne anlamı olurdu ki? Ölüm döşeğindeki bir insan gözlerini kırpıyorsa, ümidi var
diyedir. Ümidi olmayanı ölülerden sayın gitsin.
O zaman ne yapalım? Ümitsizliğe kapılmış
yüreklere ümit aşılayalım. Hangi konuda? Tabii ki helal olan her konuda…
Ümidini yitirmeye yüz tutmuşları tutup ayağa kaldıralım. “Allah var, gam
yok.” Anne karnında zahmetsiz besleyen, doğduğunda da en büyük kişileri
aciz bebeğe hizmetçi kılan Rabbimiz var. Şu an da içinde bulunduğumuz
sıkıntılardan bizi kurtarmaya kadirdir ve kurtarır da.
Hem ümitlendirmek en güzel
ibadetlerdendir. Yusuf suresi 87. ayet-i kerimede Yakub aleyhisselam, kıtlık
zamanı oğullarını Mısır’a buğday almak için gönderirken, Yusuf(as) için de
etrafa bakınmalarını söylüyor ve ekliyor: “Allah'ın rahmetinden ümidinizi
kesmeyin, çünkü Allah'ın rahmetinden ancak kâfirler ümit keser.”
Demek ki ümitsizlik küfür alametidir.
Dolayısıyla bir kimseyi ümitlendirmek de onu küfürden bir adım geriye
çekmektir.
Merhum Sezai Karakoç ne güzel
demiş: “Umutsuzluk yok! Gün gelir gül de
açar, bülbül de öter.”
İnsan da dünyanın minik bir numunesi
olarak elbette yazı olacak, kışı, ilk ve sonbaharları olacak. Yeri gelecek
sıkıntı ile imtihan edilecek, yeri gelecek nimetlerle. İşte bize düşen,
hayatının kışını yaşayan, yüreği buz tutmuş, mücadelesi bitmeye yüz tutmuş
kimselerin hayatına, kalbine, ruhuna bir cemre düşürmeye çalışmaktır.
Unutmayalım ki toprağın altı üstüne geldiğinde tohum, hayatın altı üstüne
geldiğinde umut ekilir.
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın;
müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” hadis-i şerifine bakarsak tamamen ümit
içerdiğini ve ümit aşılamayı tavsiye ettiğini görürüz. Zaten bırakın
başkalarına zorlaştırmayı, ümidini kırmayı, insanın kendini bile ümitsizliğe
sevk etmesi nasıl da kınanmış.
Hz. Vahşi, Efendimiz(sav)’in huzurunda
iken Allah’ın rahmetinden ümitsiz bir şekilde konuşuyor ya “Ben şunu da yaptım,
ben bunu da yaptım.” diye. Zümer 53. ayet nazil oluyor:
“Ey kendi nefislerine karşı haddi aşan
kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar.
Çünkü O, çok bağışlayıcı, çok merhamet sahibidir.”
Rabbim bizleri ümit var olan ve ümit
aşılayanlardan, o ümidi gerçekleştirmek için çabalayanlardan eylesin…