Bilge kral Aliya İzzetbegoviç’in,
“Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir” sözü
meşhurdur. Aslında bilge kral bu sözle, her şeyimizi gökyüzünün öğretmenine
göre dizayn etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Zaten her şeyini bu resme
göre dizayn edenler başarılı olmuşlardır. Bu günlerde bu dizaynı spor
müsabakalarında uygulayan bir devletten söz ediyorum. Katar’dan söz ediyorum.
Çok konuşulan Katar Dünya Kupasının, İslam’ın anlaşılmasına
araçsallaştıran bir yönetim organizasyonu görüyoruz. Batıdan gelen tüm eleştirilere
karşı kendi ilkelerini muhafaza ederek onurlu bir direniş sergileyen bir
uygulamadan bahsediyorum. Bu organizasyonda Katar devleti “Tebliğ ve
davet” için sporu müthiş bir araç olarak kullanıyor.
Evet, Dünya Kupasının ilk defa Müslüman
bir ülkede oynanması her kesin dikkatini çekmişti. Müslüman ülkelerle birlikte
Avrupa ülkelerinin gözü de bu organizasyondaydı. “Katar’da nasıl bir
Dünya Kupası organizasyonu olacak?” sorusu merak ediliyordu. Fakat
beklenenin üstünde bir başarı elde ettiler. Art niyetliler hariç herkes onları
takdir etti. Hem maddi hem de manevi anlamda müthiş bir sınav veriyorlar. Şu
ana kadar 64 maçın yarısından fazlası oynandı ve yaptığı uygulamalarla tüm
Müslümanların takdirini aldılar.
Katar’ın özellikle dini konularda
hassasiyet göstermesi ve bunu uygulamaları takdire şayandır. Bu
hassasiyetlerden birisi olan alkol ve LGBT temsili kol bandının yasaklanması
dünya gündemine oturdu. Sapkınların eleştirileri haricinde vicdan sahibi herkes
bu tavrı takdir ettiler. Hatta bu davranışları birçok Avrupalının İslam’ı
araştırması ve Müslüman olmasına sebebiyet verdi. Katar bir ilki başardı
ve Dünya Kupasında içki ve kumara yasak getirdi. Sadece bunlar değil, İslam’ı
yaymak adına birçok çalışma yaptı. Örneğin, türbinlerde sekiz dilde İslam’ı ve
Kur’an-ı anlatan kataloglar yerleştirildi. Bu şekilde Müslüman olmayan
futbolseverlerin İslam’ı araştırma konusunda ilgilerini çekmeyi başardılar.
Hatta stadyum yakınında bulunan Camilerin müezzinleri, sesi güzel olanlarla
değiştirildi. Bu vesileyle ezanın rahatlatıcı yönünü Müslüman olmayan
futbolseverlerin dikkatini çeksin diye. Bununla da yetinmeyen Katar,
misafirleri ağırlayacak deneyimli, yabancı dil bilen 2 bin kişilik bir ekiple
İslam’ı tanıtmak adına “davet projesi” oluşturdu. Bu vesileyle de birçok kişi
İslam’la tanıştı ve Müslüman oldu.
Aslında Katar’daki bu spor müsabakasına
baktığımızda, bir şeyi yönetmenin iki yönünü bize gösteriyor. Biri ıslah,
biride ifsattır. Şimdiye kadar Dünya Kupası gibi uluslararası uygulamalarda
sapkınların reklamları ve ifsat edici içki-kumar gibi uygulamalar diz boyuydu.
Şimdi ise Katar aynı organizasyonla İslam’a daveti ve ıslahı yayıyor. Mesele
spor veya başka bir uygulama değil, asıl olan uygulanma şeklidir. Yani asıl
olan elimizdeki uygulamayı gökyüzündeki boyayla boyatmaktır. Katar’da bunu
yapmış ve sporu en iyi şekilde yönetmiştir.
Bütün bunların yanında kendimi şu
düşünceden alıkoyamıyorum. Eğer Katar’ın, Dünya Kupasında yapmış olduğu
uygulamayı bizim ülke yapmış olsaydı neler konuşulacaktı?... Onu da siz cevaplayın!