Güney Afrika Cumhuriyeti
hükümetinin Gazze’de yaşanan soykırımı uluslararası yargıya taşıması pratik bir
sonuç elde edileceği umudu taşımasa da “tarihe not düşme” anlamında değerli bir
girişimdir. Nelson Mandela’nın takipçileri bu adımlarıyla “Apartheid”i
unutmadıklarını gösterdiler; ama bu arada Siyonist faşizmi rahatsız ettiler.
İşgalci terör çetesi
Cumhurbaşkanı Herzog, Uluslararası Adalet Divanı’nda, Yahudileri
“Filistinlilere karşı soykırım” yapmakla suçlayan bir davadan ‘daha acımasız ve
mantıksız bir şey olmadığını’ iddia etti.
“Soykırım mağduriyeti”nden o
kadar çok rant elde etmeleri bir yana, bu kavramın kendilerine has olduğuna,
başka “büyük katliamlar” için kullanılamayacağına ciddi ciddi inanıyorlar.
Tabii bu arada “soykırım”
konusunda kendilerinin belirlediği ve istedikleri zaman sınırlarında oynamalar
yapabildikleri “soykırım standartları” da belirlemişler.
Mesela Garaudy “Holokost”
sırasında 6 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü iddiasının tutarsızlığını yine Yahudi
kaynaklara dayanarak ortaya koyarken, Avrupa’da Siyonist baskıyla
karşılaşmasının sebebinin “standartları bozmak” olduğunun herhalde farkında
değildi.
Auschwitz kampında ölen
Yahudilerin sayılarıyla ilgili “şişirmelerin” sebebi bir katliamın soykırım
sayılabilmesi için gerekli standartların oluşturulması olabilir.
Aslında 2. Dünya savaşında 13
milyon Rus ve 9 milyon Alman’ın ölmüş olmasını göz önüne alırsak rakamlarla
ilgili tez de çökebilir.
Yoksa soykırım ile ilgili
önemli olan kimin yaptığı ve kime karşı yaptığı mı?
Ermenilerin 1915’te
yaşadıkları ile ilgili birçok ülke “soykırım” ifadesini kullanırken Türkiye
neden bunu “Tehcir” olarak adlandırıyor?
Ortada bir gariplik var.
Türkiye Cumhuriyeti, normalde
Osmanlı’ya ait her şeyi reddederken neden “tehcir” değil de “soykırım” demiyor
ve suçu Osmanlı’nın üzerine atmıyor?
Meselenin Türkiye
Cumhuriyetinin kurucu aklı olan İttihat ve Terraki ile “tehcir” konusunda en
büyük sorumlunun İttihatçıların en önemli isimlerinden Talat Paşa ile nasıl bir
alakası olabilir?
Ya da şöyle soralım:
“Tehcir”de Osmanlı hanedanının hiçbir dahlinin olmaması mı olaya bakışta
belirleyicidir?
Asıl konuya dönelim..
Soykırım, sözlüklerde şöyle
tanımlanır: Fertlerini imha etmek suretiyle etnik bir grubun düzenli olarak yok
edilmesi.
Garaudy, Nazi politikası ile
ilgili şu ilginç bilgiyi paylaşır:
“Nasyonal Sosyalist adlı
partisinin kuruluşundan itibaren, sadece komünizmin kökünü kazımayı değil,
bütün Yahudiler'i de önce Almanya'dan, sonra da hakimi olduğu zaman bütün
Avrupa'dan sürmeyi hedeflemişti. Üstelik de bunu en insanlık dışı bir şekilde
yapacaktı: Önce göç ettirme, sonra sürme ve savaş sırasında da, ilkin
Almanya'daki toplama kamplarına hapsetme, peşinden de hepsini topluca kovup
atma yoluna gitti. Toplu sürgün için önce Madagaskar düşünülmüştü. Burası
Avrupa Yahudiler'i için geniş bir getto oluşturacaktı. Derken onları işgal
edilen Doğu topraklarına, özellikle de Polonya'ya sevk etme yolunu seçti.”
(Garaudy, İsrail, Mitler ve Terör)
Şu anda Gazze’de soykırım
gerçekleştiren Siyonist işgal rejiminin son günlerdeki gündemini hatırlayıp
Garaudy’i bir daha okuyun.
Evet, Siyonist çete kabinesi,
Filistinlileri bir tarafta vahşi bir bombardımanla katlediyor, diğer tarafta
onları farklı ülkelere, mesela Ruanda’ya, Çad’a sürmeye dair planlar yapıyor.
Aynen Naziler’in Yahudilere
karşı yaptıkları ve planlamaları gibi…
Sadece bu bile siyonizmin
Nazizm ile ne kadar benzerlik taşıdığına iyi bir örnektir.
Bir de Schoenman’ın
yazdıklarına bakın:
“Siyonizmin kurucuları
anti-Semitizmle çatışmayı istemiyorlar, tersine, Yahudileri yaşadıkları
ülkelerden ayırmak gibi ortak bir arzuyu paylaştıkları için anti-Semitleri
müttefik olarak görüyorlardı. Adım adım, Yahudi nefreti ve anti-Semitizmin
değerlerini özümlerken, Siyonist hareket anti-Semitleri en güvenilir destekçi
ve koruyucu olarak görmeye başladı.” (Ralph Schoenman, Siyonizmin gizli tarihi)
Evet, Herzog, “soykırımcı”
olarak suçlandığı için öfkeli; ama aslında bu öfke büyük bir korkudan
kaynaklanıyor.
Uluslararası yargılamalar, Batılının zihin dünyasını hareket edemez hale getirmiş olan “Holokost bariyeri”nin kırılmasına ve Siyonistlerin aslında Naziler’den hiçbir farklarının olmadığının açığa çıkmasına sebep olabilir diye korkuyorlar.