Kadının biri, son derece üzgün ve kaygılı
bir şekilde, hocasına yaklaşır ve utana, sıkıla içini döker..
“Hocam, nerdeyse bir ömür geçirdiğim,
onlarca yıl beraberce yaşadığım kocamı, artık tanıyamıyorum!
Sanki o sıcak, ilgili, kadirşinas adam
gitti ve yerine soğuk, ilgisiz, robot gibi bir adam geldi...
Asla böyle bir insan değildi oysa...
Her şey telefonla fazlaca vakit
geçirmesinden sonra değişti. Telefonla olan bağı arttıkça, benimle ve çok
sevdiği çocuklarımızla olan bağı koptukça koptu...”
Aslında kadın da hoca da bu durumun
nedenini az çok anlamışlardı ve fakat içlerini yakan bu yangını dile getirecek
sözcükler ve çözümler bulamıyorlardı. Çünkü yangın öyle büyük bir yangındı ki,
sadece bu aileyi değil, istisnalar hariç, neredeyse tüm toplumu etkisi altına
almış bir yangındı...
Sahi farkında mıyız? Tüm toplum olarak
yanıyoruz da yangınımızı söndürenimiz yok!
Ateşe koşan pervaneler misali, yıkılan
yuvalardan, kirlenen iffetlerden, çiğnenen hürmetlerden ibret alamayıp, günah
çukurlarının yanında, yamacında dolaşıyoruz.
Oysa yanında, yamacında dolaşmak,
muhakkak ama muhakkak bir gün, içine düşmeye de sebep olacaktır...
Şu cep telefonları ilk çıktığı yıllarda,
ihtiyaç halinde kullanılan bir cihazdı. Ancak şu an, temel insani ihtiyaçların
karşılanmasına, unutulmasına bile neden olan, bir hipnoz aletine, bağımlılığa
dönüştü adeta ...
Tabi bir de bu aletle günaha girilen
kapılar var!
İşin en vahim boyutu da bu doğrusu...
Her yere taşınabiliyor, kolayca muhafaza
(!) edilebiliyor.. Şifrelenebiliyor.. Yani Allah korkusu da yoksa, nasıl olsa
kullar da görmüyor hesabıyla, nice çirkef mecrada, zina dalgalarıyla internet
sörfü yapılabiliyor...
Yukarıda zikrettiğimiz anekdottan dolayı,
bu durumun sadece erkeklere has bir durum olduğu şeklinde bir yanlış anlaşılma
olmasın!
Nice kadın, kocasının aldığı telefon ve
ödediği faturayla, iffetine ve hürmetine halel getirecek sosyal medya
mecralarında boy göstermeye başlayalı, çok zaman oldu...
Madde bağımlılarının, bağımlılık döngüsü
misali; önce merak, sonra deneme, sonra bir doz derken, dozajı arttırıp-aklı,
kalbi, ruhu esir olmuş, aradığı ilgi ve sevgiyi, sosyal medyanın sahte
samimiyetinde bulduğunu sanan kadınlar da azımsanmayacak kadar çok...
Sokakta bir adam görse başını önüne eğen,
konuşmaktan çekinen ve fakat, sosyal medya uygulamaları üzerinden erkeklerle
rahatlıkla yazışan, birebir görüntülü muhabbet eden, filtreli, güzel ve alımlı
resimlerini gönderen iffetsiz kadınlar...
Düşünelim; bir erkek bir kadından cebinde
saklamak ve istediği zaman bakmak için bir resim istese, kaç kadın bunu
verebilir ki!?
Ama söz konusu sosyal medya olunca, her
şey normal ve mubah oluyor sanki!
Oysa normal hayattaki ahlâk ve erdem
eksenli değer yargıları ne ise, dijital dünya da aynı kıstaslar geçerlidir.
Elimize cep telefonlarını alınca, cep telefonuyla oynar gibi iffet, haysiyet,
şeref, ar, namus gibi faziletlerle oyuncak gibi, şımarıkça oynama lüksüne sahip
değiliz!
Zira bu durum, hem bu dünyada ve hem
hesap dünyasında bizim için ateş olup, geri dönülemez yangınlara duçar kılar
bizi...
Ne buyuruyor Rabbimiz!?
“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkinliği
apaçık bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsra,32)
Velev ki dijital cihazlar üzerinden
olsun...