Gazze soykırımı devam ederken, birçok bölge tahrip edilip
insansızlaştırılırken, bir buçuk milyon insanın sığındığı Refah’a yönelik
terörist saldırının ne zaman başlayacağı konuşuluyor.
Aslında Refah “güvenli bölge” durumunda da değil. Hava
araçlarıyla sık sık bombardımana maruz kalıyor; ama işgalci teröristlere göre,
kuzeyde yapıldığı gibi Refah’ın da tümüyle bombalanması, insanların orayı terk
etmeye zorlanması ile süreç tamamlanacak.
Batıda hükümetler bazında da itiraz sesleri yükseliyor bu
kez; ama şimdiye kadar yaşananlar karşısındaki tutumlar göz önüne alındığında
insani bir davranışa, samimiyete inanmak için bir sebep yok.
Mesela işgal rejiminin UNRWA’nın içinde Kassam savaşçıları
olduğu iddiası üzerine ödeneğini kesen ülkeler, işgalci teröristin hiçbir kanıt
sunamamasına ve iddianın sadece Filistinli sivilleri zor durumda bırakmaya
yönelik bir iftira olduğunu fark etmelerine rağmen yaptıkları yanlıştan
dönmüyorlar.
Amerika, Gazze’de yardımları koordine etme iddiasıyla kıyıda
bir iskele inşasına başlayacağını söyledi; ama hemen ardından “iskeleden İsrail
ordusu sorumlu olacak” açıklamasında bulunarak aslında fiili olarak işgal
hareketine katıldığını ortaya koydu.
BMGK, Amerika’nın çekimser kalarak veto etmediği bir ateşkes
kararı aldı; ama bunun kimsede iyimser bir hava estirmemesine sebep olan bir
durum var: İşgalci terörist bunu dinlemediğinde nasıl bir yaptırım uygulanacak
ve bunu kim yapacak?
Özellikle kimi batılı ülkelerde ve hatta Amerikan
yönetiminde “Ramazan ayında ateşkesi sağlayarak” İslam dünyasına mesaj verme
gayretinde olanlar var; ama dediğimiz gibi işgalci teröristi ateşkese
zorlayacak olan kim?
Aslında işgalci teröriste açık destek vererek ve uzun süre
ateşkese karşı çıkarak “soykırım ortaklığını” tüm dünyaya gösteren ülkelerde
yaşanan vahşetten değil; ama soykırım suçlamasına muhatap olmaktan dolayı bir
rahatsızlık var. Hatta önümüzdeki süreçte Siyonist rejime yönelik açılan
davalar gibi soykırıma açıkça destek veren 6 ülke hakkında da “soykırım davası”
açılması yönünde adımlar atılacak.
BMGK kararının işgalci teröristi hiç etkilemediği ise
yapılan açıklamalardan anlaşılıyor.
Ne insani değer tanıyorlar ne ahlaki ilkeye sahipler ne de
onları korkutan bir uluslararası adalet mekanizması var.
İnsan olmadıklarını o kadar net bir şekilde ortaya
koyuyorlar ki…
Ramazan ayı olduğu için Refah'a kara saldırısı
başlatılmamasına anlam veremediğini söyleyen İşgal rejimi Milletvekili Almog
Cohen, şunları söyledi mesela: "Ramazan ayı onları öldürmek için en iyi
zaman. Yorgun ve zayıflar. Onlara acımıyorum, kardeşlerime acıyorum. Başbakan'a
Refah'a karadan girmesi ve onları öldürmesi çağrısı yapıyorum."
Hiç kimse Cohen’in sözlerini “tekil örnek” diye niteleyip
işin içinden çıkamaz.
Tekil örnekler büyük bir çabayla “insan kalmaya” çalışan
Fingelstein gibileri, Chomsky gibileri, Shahak gibileridir.
Siyonizm insanlık dışı bir ideolojidir ve o ideolojinin
sahipleri itlaf edilmeden insanlığa huzur gelmesine imkan yoktur. Bu insanlık
dışı ideoloji, Yahudi şeriatı içerisinden kendisine uygun hükümleri toplamış ve
o zehirli fikirleri okullarda, askeri birliklerde, mabetlerde toplumun tüm
kesimlerinin zihnine zerk etmiştir.
İsrael Shahak, “Yahudi Dini Yahudi tarihi” isimli eserinde
50 yıldır işgal ordusunda esas alınan bir kitapçıktan söz ediyor ve yaptığı
alıntıyla insanlık dışı zihniyetin net bir fotoğrafını çekiyor:
“İsrail Ordusu Merkez
Komutanlığı tarafından yayınlanan bir kitapçıkta komutanlık baş vaizi şunları
yazıyor:
Askeri birliklerimiz, bir savaş, sıcak bir takip ya da
baskın sırasında sivillere rastladığında, eğer bu sivillerin bizim
birliklerimize zarar verip veremeyeceği konusunda netlik yoksa halacha'ya (Yahudi
şeriatı) göre onlar öldürülebilir, hatta öldürülmelidir... Hangi koşul altında
olursa olsun bir Arab'a güvenilmemeli, velev ki o kişi sivilleştiği izlenimi
vermiş olsa dahi... Bir savaş sırasında birliklerimiz düşmana saldırdığında,
onlara halacha tarafından kendi halindeki sivilleri dahi öldürme izni ve hatta
emri verilmiştir.” (Yahudi Tarihi Yahudi Dini, 138)