Gazze’de yaşanan soykırımın sona erdirilmesine dair arabulucuların çabalarının ABD’nin kötü niyetine ve işgalci Siyonist rejimin hukuku ayaklar altına alan insanlık dışı bariyerine çarptığı konusunda artık kimsenin şüphesi yok.

Kuruluşunu ilan ettiğinden beri kendisinin altına imza attıkları da dahil hiçbir anlaşmaya uymayan terör rejiminin, büyük darbeler yemedikçe ve içte çıkacak karışıklıklar devleti işlevsiz hale getirmedikçe adım atmaya niyeti yok.

Netanyahu’nun Philadelphia Koridorundan çekilmeyeceklerini açıklaması ve koridordan dolayı HAMAS’ın silah geçirebildiğini iddia ederek Mısır’ı suçlaması, Sisi yönetimini rahatsız etti.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, Netanyahu'nun Mısır'ın adını kullanarak israil kamuoyunun dikkatini dağıtmaya, ateşkes anlaşmasını engellemeye, esir takası anlaşmasına varılmasını ve arabuluculuk çabalarını engellemeye çalıştığını ifade etti.

Mısır’ın bu açıklamalarının Gazze halkına ve işgale karşı direnenlere pratik bir faydası yok gibi görünüyor; ama işgal rejimi içerisinde Netanyahu muhaliflerinin eline önemli bir argüman vermiş oluyor.

Yahudi esirlerin yakınları Netanyahu’ya yönelik suçlama ve tepkileri daha da artıracaklar.

Öte yandan soykırım karşısında hiçbir şey yapmayan Mısır’ın kendi sınırları konusunda bile karar veremeyecek durumda olması ve sadece şikayet eder bir profil çizmesi Arap sokağında imajının ciddi biçimde zedelenmesine yol açıyor.

Batı Şeria ve Kudüs’te ise hem Mısır’ın hem de Körfez’in popülaritesi kelimenin tam anlamıyla dip yapmış durumda.

Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunda yapılan saldırılara ve tacizlere hiçbir cevap verilmemesi Siyonist işgalciyi öyle bir cesaretlendirdi ki, sonunda Mescid-i Aksa’nın yıkılıp Sinagog inşa edilmesini bile yüksek sesle dile getirmeye başladılar.

Batı Şeria’da işgal ve ilhak bir plan dahilinde adım adım ilerliyor.

Eldeki son bilgilere göre Batı Şeria’nın içlerine uzanacak şekilde yapılan ve sayıları 176’ya ulaşan yerleşim yerlerinde 500 bine yakın işgalci Yahudi bulunuyor. Bu sayının artması yönünde düzenlemeler ve girişimler ise devam ediyor.

Batı Şeria’da yükselen direniş konusunda kendisinden beklenen performansı sergileyemeyen Mahmud Abbas ve ekibinin başka bir ekiple değiştirilmesine dair hesaplar yapılıyor. İslami direniş hareketlerinin işgalci rejimle çatışması ve tüm imkansızlıklara rağmen direnişi sürdürmesi küresel Siyonist çeteyi ciddi biçimde rahatsız ediyor. Hatta ABD medyasında strateji uzmanları, Filistin halkında halen bir karşılığı olan ve direnişçi yönüyle bilinen Fetih’in askeri kanadının önemli ismi Mervan Barguti ile anlaşma yoluna gidilmesi, gerekirse zindandan çıkarılması ve ona İslami direnişe karşı destek verilmesi yönünde bir senaryoyu da dillendiriyorlar.

Ama herhalde daha önce Abbas’ın polis güçlerinden olmasına rağmen ayrılıp direnişe katılan ve yaptığı eylemle üç işgalci polisi öldüren kahramanın yaptığı eylem birçok kişi ve kurumun planlarını bozmuştur.

Ve tüm bunlar olurken ABD’den tüm insanlığın zekasıyla alay eden bir hamle geldi.

 

ABD, aralarında hareketin siyasi büro başkanı Yahya Sinvar'ın da bulunduğu üst düzey HAMAS liderleri hakkında, “sivillerin öldürülmesi ve israil Devleti'nin yok edilmesi” çabalarına öncülük etme suçlaması ile suç duyurusunda bulundu.

Uluslararası kurumlar tarafından “Soykırım” ile suçlanan Netanyahu ve arkadaşlarına toz kondurmayan ABD, Yahya Sinvar’ı “sivil öldürmekle” suçluyor.

Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de camileri, okulları, düğün konvoylarını bombalayan ABD’den insani bir açıklama ve hamle beklemek zaten çok saçma olurdu.

Ne diyelim…

Allah, bu mazlum ümmete yüzlerce Yahya Sinvar daha nasip etsin!