İslami Direniş Hareketi
HAMAS’ın önemli isimlerinden Salih el-Aruri’nin Beyrut’ta terörist bir
saldırıyla şehid edilmesi, Gazze savaşının farklı boyutlarıyla çevreye
yayılması ihtimalini güçlendirdi.
HAMAS’ın
takas görüşmelerini durdurduğunu açıklaması, Türkiye’de gerçekleştirilen MOSSAD
operasyonu, Netanyahu için de yeni bir sıkıntılı sürecin başlayacağının işaretleri
olarak okunabilir.
Evet,
bu HAMAS’ın ilk kez karşılaştığı bir üst düzey suikast değil.
Daha
önce hareketin kurucusu Şeyh Ahmed Yasin ve sonraki lideri Abdulaziz Rantisi,
şehid edilmiş; ama bu olaylar HAMAS’ın daha da güçlenmesini sağlamış ve işgalci
terörist Gazze’den çekilmek zorunda kalmıştı.
İşgalci
teröristin suikastleri bunlarla sınırlı değil elbette.
2002’de
Kassam komutanı Salah Şehade ve tüm ailesi evinin uçaklarla bombalanması sonucu
şehid oldu.
2003’te
birkaç ay arayla HAMAS’ın önemli fikir adamlarından Şeyh İbrahim el Mukadime ve
mühendis İsmail Ebu Şenneb şehid edildi.
2009
Furkan Savaşında İslami Direniş mücahidlerinin hocalarından Şeyh Nizar Reyyan
ve Gazze Hükümeti bakanı Said Siyam şehid edildi.
2012’de
“Direnişin Genelkurmay başkanı” Ahmed Caberi ismi şehidlerin arasına yazıldı.
Özellikle
son yirmi yıl şunu net olarak ortaya koydu: İslam Dünyasında “Lider yetiştirme”
konusunda HAMAS’tan daha başarılı bir hareket yok! İşgalci siyonist çete,
hareketi, liderlerini şehid ederek güçsüzleştireceğini, hatta ortadan
kaldırabileceğini düşünüyor; ama her şehadet direnişe can veriyor ve daha bir
azimle Aksa’nın kurtuluşu için yürüyorlar.
Gazze’yi
tüm olarak bir “Şehadet mektebi”ne dönüştüren Şeyh Ahmed Yasin “Ümmete
mektub”unda içimizi ürperten şu ifadeleri kullanmıştı:
“Yakında
bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler
direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve
bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz
ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı
ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi
biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!”
Şehid
Şeyh Ahmed Yasin’den sonra hareketin başına geçen Abdulaziz Rantisi, şehadetinden
2 gün önce verdiği röportajda şehadet tercihini şu sözlerle ifade etmişti:
"Ölüme
burun kıvıracağımızı mı sanıyorlar? Kanserle de olsa, kalp krizinden de olsa ya
da bir Apachi helikopterinin füzesi ile de olsa ölüm ölümdür. Nasıl gelirse
gelsin hepimiz öleceğiz ve hepimiz o günü bekliyoruz. Kalp kriziyle gelmiş,
Apachi füzesiyle gelmiş hiç bir farkı yok. Ama ben Apachi ile gelecek olan
ölümü tercih ediyorum."
Ve
Salih el-Aruri…
Şehid
Şeyh Ahmed Yasin’in şehadet mektebinin öğrencilerinden biri…
Siyonist
terör rejimi ve destekçisi tarafından “en çok arananlar” listesindeydi.
Salih
el-Aruri son anına kadar çalıştı; ama içindeki şehadet aşkını hep diri tuttu.
Ahdine
sadık bir yiğidin şu sözlerini hiç unutmayalım:
"Bu
yaşıma kadar gelebileceğimi zaten düşünmüyordum. En büyük arzum bu kadar
yaşadık, bunu şehadetle süsleyerek Rabbime gitmektir. Zamanlar ve çağlar
Allah'ın elindedir.
Şehit
olarak Allah'a kavuşmak ve hayatımızı sonlandırmak; umduğumuz en büyük
zaferdir. Ben şehadeti arıyorum."
Şehadeti mübarek olsun ve Rabbim onun akan kanını Aksa’nın özgürlüğüne vesile kılsın.