Amerikan başkanı “Gazze’de açlık yok” dedi birkaç gün önce. Siyonist işgal rejimi yetkilileri de onu teyit etti. Oysa aynı yetkililer bundan birkaç ay önce “Gazze’ye bir tek buğday tanesinin girmesine izin vermeyeceğiz” demişlerdi yaptıkları resmi açıklamalarda. Bağımsız kuruluşların paylaştığı onca görüntüye rağmen, bu görüntüler dünyanın her yerinde insanlığını kaybetmemiş kişileri etkilemesine ve tepki göstermesine neden olduğu halde batılı meşhur medya yüzleri “Eğer gıda sıkıntısı varsa bu HAMAS’ın gıda malzemesine el koymasından kaynaklanıyor” diyebiliyor.
Sanki George Orwell’in sözünü ettiği bir süreç yaşanıyor gibi. Her şey ortada; ama ne bunu dile getiriyorlar ne de insanların inanmasına izin veriyorlar.
“Gıda sıkıntısı” olduğunu dile getirenlerden bir kısmı soykırımcı terörist rejime çağrıda bulunuyor ve ondan bu soruna çözüm bulmasını istiyor. Açlığı silah olarak kullandığı BM’ye ait kurullar tarafından defalarca dile getirilmiş olan işgal rejiminden beklenti içerisinde olduklarını dile getiriyorlar.
İçinde bulundukları duruma karşı itirazlar geldiğinde verdikleri cevaplar da “farklı bir dünyada” yaşadıklarını ortaya koyuyor.
Fransa’nın hem Filistin devletini tanıma kararı vermesini hem de soykırımcı rejime işlediği katliamlar için silah tedarik etmeye devam etmesini izah ederken hiç de zorlanmadığını görebilirsiniz mesela.
Soykırımcı rejimin katliamlarına birkaç kez tepki gösterdiği bilinen İtalya Başbakanı Meloni’nin verdiği cevaba bakar mısınız:
“Filistin Devleti’ni tanımanın, Filistin Devleti olmadan, amaca ters bile düşebileceğine inanıyorum.”
“Filistin devleti olmadan Filistin devletini tanımak” ilk başta çelişkili gibi görünse de aslında ilkesel anlamda işgali ve bir oldubittiye getirilen ilhak kararlarını tanımamak anlamına geliyor. Bu açıdan bir işlevi olmasa da hukuksuzluğu ve işgali kısmen reddetmek anlamına geldiği için insani bir tutumdur. Evet, mevcut Filistin hükümeti, işgal rejiminin kullanışlı bir aparatı olmaktan öteye gitmiyorsa bile bu böyledir, çünkü mesele mevcut hükümet değil Filistin’in varlığıdır.
Ya diğerleri…
Soykırımcı rejimin en büyük silah tedarikçilerinden olan Almanya, işgal rejiminin her yaptığını haklı bulan bir Almanya, sivillerin öldürülmesinin bile normal olduğunu iddia eden bir Almanya…
İlginç olan ise sağın, solun, milliyetçilerin çok küçük farklılıklarla aynı yerde duruyor olmalarıdır.
Başbakanlık koltuğunda oturan Merz, "Filistin devletinin tanınması şu anda Berlin'in gündeminde yer almamaktadır” dedi. Bu arada “iki devletli çözüm”ü de destekliyormuş.
Hem “iki devletli çözüm olsun” diyeceksin hem de işgalci, soykırımcı, açlığı silah olarak kullanan, bebek katili bir rejimin zalim devleti devam etsin diye her türlü yardımı yapacaksın; ama “diğer devleti tanımıyorum” diyeceksin.
Gazze’de yaşananlar dünyanın büyük bir kısmında gerçek sanılan birçok şeyin aslında sanal olduğunu ortaya koydu.
Söylemde ilkeli ve ahlaki bir duruşa sahip oldukları düşünülen birçok kişi ve kurumun aslında birçok kayıtla bağlandığını ve hatta buna rağmen içinde bulundukları durumu “en doğru yer” diye sunmaktan çekinmediklerini gördük. Ülkemizde muhafazakar bir hükümet bulunuyor olmasına rağmen bırakın işgale karşı direnenlere yardım etmeyi insani bir koridor açmayı bile düşünmemeleri, buna tepki gösterenleri “ulusal çıkarlara zarar veriyor” diye suçlamaları birçok değerin sadece “sanal” olarak kaldığını göstermesi açısından ibret vericidir.
Eğlence ve hazzın esas alındığı bir dünyada soykırım gibi, açlık gibi “cansıkıcı” şeyleri görmemek için “sanal dünyalara” ihtiyaç var tabii.
Kimileri demokrasi pazarları kurar, insan hakları vurgusu yapar bu pazarlarda kimileri de “silah teknolojilerinin ne kadar geliştiğini” söyleyip tatmin olur.
Ama Gazze gerçek, soykırım gerçek, açlık gerçek