Son günlerde, rezaleti hayat
tarzı olarak ortaya koymaya çalışan bir tür belirdi. Gerçi bu tür,
rezaletlerini fırsat bulabildikleri her zeminde ortaya koymaya
çalışmaktaydılar. Ancak, hayvanların orta yerde sergileyecekleri davranışları,
bu türlerin sahil kenarlarında bu iğrençliklerini işlediklerini ibretle
müşahede etmekteyiz. Bunun sıradan davranışlar olmadığını fark etmemiz
gerekmektedir.
Toplumun bilinçli bir ifsat
operasyonuna tabi tutulduğu mevcut batıl sistemin; yüzyıldan fazladır,
sistematik ‘bir dinsizleştirme’ projesiyle bu gayesini sürdürdüğünü görmemiz
gerekir. Batılılaşma adı altında, batının her türlü ahlaksızlığı, rezilliği ve
inançsızlığı toplumumuza dayatıldı. Toplumumuzun inanç değerleri ise
yasaklandı, ötekileştirildi ve küçük düşürülerek saldırı hedefi haline
getirildi.
Dinimiz İslam; baskı ve
yasaklamalarla hayattan çıkarılmanın ilk hedefi oldu, sapkın kanunlarla
başörtüsü ve ibadetler yasaklandı. Ajan piyonlar eliyle batıl ideolojiler
topluma dayatıldı. İnancın yasaklandığı yerde, inançsızlık hâkim olacaktır.
Ahlak ve edebin ötekileştirildiği yerde, ahlaksızlık ve edepsizlik günlük
hayatın ortasına yerleşecektir. İnancımızın bir gereği olan izzet ve şeref
hedef tahtasına oturtuldu, böylece şerefsizlik ve rezalet birilerinin asli
kimliği haline geldi.
Bu toplumun asli kimliğini
belirleyen İslam ve değerlerini ifade eden her hangi bir etkinlik veya
çalışmaya; merkezi ve yerel yönetimler, sudan bahanelerle yasaklama yoluna
giderek anlamsız kararlar verebilmektedirler. Buna karşılık; toplumumuzun inanç
ve değerlerine saldırı ve hakaret anlamına gelen sapkın etkinlik ve
organizasyonlara izin verildiği gibi astronomik rakamlarla ifade edilen
meblağlarla maddi olarak bu ifsat projeleri sonuna kadar desteklenmektedir.
Yüzyıldan fazladır, eğitim
sistemimizden üniversitelere, basın yayın sektöründen sinema ve televizyon
dizilerine kadar; hemen bütün müfredat, senaryo, içerik ve hedefler
toplumumuzun inanç değerlerinin yok edilmesine yönelik planlanmıştır. Bunun
yerine batının kokuşmuş ahlaksızlığının, rezalet ve onursuzluğunun asli hedef
olduğu bir anlayışın toplumumuza yerleştirilmesi savaşı başlatılmıştır. ‘Rüzgâr
eken, fırtına biçer’ misali; ahlaksızlık eken, fuhuş biçer. Sapkın batıl
ideolojiler ekildi, onursuzluk ve hayvani davranışlar biçilmektedir.
Bu toplumsal felaketin büyük bir
hızla gerçekleşiyor olması; batıl sistemin ve kanunlarının inancımız aleyhine
kurgulanmış olmasıyla beraber, batının projeleri ve saldırı araçları da esas
büyük etkeni oluşturmaktadır. Ancak bundan daha vahimi, toplumumuzun bu
saldırılar karşısında çoktan teslim olmuş olmasıdır. Müslüman toplumun bütün
paydaşlarıyla bu sorumluluktan muaf olduğuna dair hezeyanıdır. Kendini mümin
olarak sorumlu gören herkes bu vebalin ortağıdır. STK’lar, kanaat önderleri ve
söz söyleme kabiliyeti olan herkes, bu toplumsal felakete dur demek için ayağa
kalkmalıdır.
Namussuzların arsız cüreti kadar,
namusluların cesaretle hayâ ve namusla ortaya çıkmaları gerekir. Ahlaksızların
edepsizliğine karşılık, izzet ve şeref sahibi müminlerin seslerini
yükseltmeleri ve tebliğlerini daha baskın bir şekilde topluma ulaştırmaları
lazımdır. Sapkın ve ifsat etkinliklerine karşılık, toplumumuzu ihya ve inşa
edecek çalışma ve gayretlerin, dur durak bilmeden sürdürülmesi kaçınılmaz
olmuştur.
Ey insanlık onur ve haysiyetini
hala koruma kararlığında olanlar! İşimiz, her zamankinden daha fazla zorlu bir
sürece girmiştir. Toplumumuzun değerlerine yönelik saldırılar çeşitlenerek daha
fazla artmıştır. Ancak iman varsa, imkânlar da her zaman vardır, şiarıyla meşru
bütün araçlar hemen devreye konulmalı, aksi takdirde yok oluş sürecinin bir
parçası da biz olacağız.