Yeni bir eğitim-öğretim yılının daha başlangıcındayız. Bu
eğitim- öğretim yılı da maalesef sancılarla başlıyor.
En önemli konu da şüphesiz ki temizlik sorunudur. Yardımcı
hizmetli kadrolarının çok az olduğu, yardımcı hizmetli kadrosunda olan şehit ve
gazi yakınlarına temizlik yaptırılmadığı okullarda temizlik sorununu çözmek
gerçekten önemli bir sorundur. Bulaşıcı hastalıkların en çok olabildiği
ortamlardan biri de şüphesiz ki okullardır. En az beş yüz öğrencinin olduğu
çoğu okulda bu kadar sınıfın nasıl temizleneceği sorunu büyük bir sorun olarak
karşımızda durmaktadır. Öyle ya İŞKUR kapsamında alınacak temizlik personelinin
başvuruları bile alınmamışken ve en erken ekim ayında göreve başlamaları
planlanırken bu süre zarfında temizlik sorunu nasıl çözülecek?
Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticileri ve veliler okulların ve
sınıfların temiz olmaları konusunda hassas davranmaktadırlar. İyi de okul
idaresinin elinde personel yok, velilerden para toplamak yasak, ne olacak bu
sınıfların temizliği peki?
Basında okuyoruz. Okul müdürü ve öğretmenler okulu
boyatıyor, okulu müdür ve öğretmenler birlikte temizliyor gibi haberleri. Okul
yöneticileri ve öğretmenlerin fedakarlıklarını anlatmak için yapılan bu
çalışmalar, aslında eğitimin içine düştüğü çıkmazı göstermektedir. Hastahanede
doktor ve hemşireler hastahaneyi temizlediklerini gördünüz mü? Adliyede hakim,
savcı ve mübaşirlerin adliyenin odalarını ve koridorlarını temizlediklerini ve
boyattıklarını gördünüz mü? Ama öğretmenlere gelince, öğretmenlik kutsal
meslektir denilerek öğretmene her türlü iş reva görülüyor. Bunu yapan öğretmene
veli de, öğrenci de saygı duymaz artık.
Bu kadar değersizleştirilen bir mesleğin erbabından ne
bekliyorsunuz? Devletin değer vermediği memura vatandaş nasıl değer versin?
Öğretmen tabii ki, derse girdiği sınıfta sınıfın bakımı ve temizliği ile ilgili
sorun varsa idareye bildirir, ya da temiz tutulması için elinden geleni yapar.
Ancak bu hizmetlinin işini yapmak anlamında değildir. Japonya da sınıfları
öğrenciler hep birlikte temizliyor. Öğrencilere temizlik bilinci vermek ve
sorumluluk kazandırmak için güzel bir uygulama. Ancak bizde olan bu değil. Ülkemizde
hiçbir öğretmen sınıfı öğrencilere temizletme gibi bir cesareti bulamaz. Çünkü
ikinci gün manşetlik olur, hakkında hemen idari işlem yapılır.
Eğitimin sorunları sadece bundan ibaret değildir. Karşımızda
israfın en büyüklerinden olan ücretsiz ders kitaplarının dağıtımı ve korunması
da bulunmaktadır. Kitap kuyruklarında saatlerini tüketen biri olarak, şu andaki
hizmeti çocuklarımıza sunanlara gerçekten teşekkür etmek gerekiyor. Lakin bu
hizmetin karşılığının alındığından şüphemiz var. Öğrenciler ücretsiz gelen ders
kitaplarının değerini bilmemektedir. Bu konuda sorumsuzluk diz boyu. Bununla
beraber ders kitabını yetersiz görüp başka kaynak aldıran öğretmenler, ya da
“devlet kitapları beş para etmez” ön yargısıyla
öğrenciye dağıtılan kitaplara karşı geliştirilen olumsuz tavırlar. Bunun
üzerine kitap baskılarının çok sağlam olmaması nedeniyle kısa sürede
yıpranmalarını da eklerseniz her sene milyonlarca lira çöpe gitmektedir, ya da
geri dönüşüme düşük maliyetlerle gönderilmektedir.
Ne yapmak lazım. Kitaplar öğrenciye depozito karşılığı
verilmelidir. Sene sonunda kitaplarını eksiksiz getirenlere depozito geri
verilmelidir. Baskıları daha sağlam olmalı ki, en az iki sene kullanılabilsin. Aksi
halde bu israfın sonu gelmeyecek. Elindeki her şeyi tüketmekte üstümüze yoktur.
Oysa ülke olarak o kadar zengin değiliz ve her alanda olduğu gibi bu alanda da
tasarruf etmek zorundayız.
Yeni eğitim-öğretim yılı münasebetiyle tüm öğrencilerimize
ve öğretmenlerimize başarılar dilerim.