Öyle ya da böyle, şu korona
illeti her yerde olduğu gibi bölgemizde de ciddi bir artış eğiliminde olduğu
görülmektedir. Nasıl çıktı; nasıl yayıldı? Yapay olarak mı üretildi? Yoksa
yarasadan, maymundan, domuzdan mı bulaştı. Bunları sorgulayacak zamanımız
kalmadı maalesef.
Dünyanın başına bela olan covıd 19 virüsü, hayatımızı
derinden etkilediği apaçıktır. Artık olağan hayat seyrimizde ve
alışkanlıklarımızda, istesekte istemesekte bazı radikal değişikliklere gitmek
zorundayız. İş hayatımızda, sosyal hayatımızda hareketliliğimiz azaldı. Eş dost
akraba ziyaretleri yapılmaz oldu. Çocukların okulları kapanır duruma geldi.
Aile içi ilişkilerimiz yer yer gerilirken, fırsata çevirenler açısından da bir
dizi güzellikler meydana getirdi. “Her şerde bir hayır vardır.” diyerek bu
süreci sağlıklı bir şekilde sürdürmek, birinci derecede kendi sorumluluğumuzda
olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
Bir eğitimci olarak gözlemlediğim, hastalık sürecinin
en çok etkilenen kesiminin çocuklarımız olduğudur. Her ne kadar Milli Eğitim
Bakanlığımızın uzaktan eğitim yolu ile çocukların eğitimden geri kalmaması için
aldığı tedbirler olsa da hiçbir şekilde yüz yüze eğitimin sağladığı verimliliği
kazandırmadığı, istatistikî verilerle sabittir. Genelde yapılan ve özelde de
okullarda ölçülen EBA, EBA TV, CANLI
DERS PLATFORMLARI; EĞİTİME YÖNELİK YOU TUBE KANALLARI, ETÜD PROGRAMLARI, EĞİTİM
KONULU SOSYAL MEDYA KANALLARI’na katılım tüm kategorilerde yani ilk, orta, lise
ve üniversite düzeylerinde maksimum %35 civarındadır. Yani kaba bir tabirle 20
Milyon öğrencinin 7 milyonu uzaktan eğitimden faydalanırken, 13 milyonu
maalesef yapılan eğitimlerin dışında kalıyor.
Bu veriler bizlere korkunç bir gerçekliği
göstermektedir. Eğitimden mahrum bir nesil yetişiyor. Veya şöyle izah edelim.
Eğitimin dışında kalan çok büyük bir kitle ile karşı karşıyayız. Peki, siz bu
kitleyi içeri alamazsanız bu kitle nerelere sürüklenecektir? Cevap basittir
aslında. İnternetin ve medyanın zararlı alanlarına ve faydasız eğlence platformlarına
mahkûm edeceksiniz. İşin vahametinin farkında değiliz Ancak bu hastalık süreci
birkaç yıl devam ederse geleceğimiz çok büyük risk altında olacaktır. Böyle
biline.
Eğitimsiz, bencil, sosyal yönden zayıf, toplumsal
değerleri bilmeyen, yardımlaşma, dayanışma sevgi kavramlarını takmayan bir
nesil ve bir gençlik hayal edin. Böyle bir senaryo toplumun çöküşüdür.
Bu sebepten sağlıklı kalmak ve virüsün
bulaşıcılığından korunmak için gereken tedbirleri alalım. Ancak çocukların
eğitimi için çareler, projeler, yeni yollar çözümler geliştirelim.
Eminin devlet büyüklerimiz ve bilim kurullarımız bu
konuda yollar, çözümler geliştirmek için kafa yoruyorlar; ancak ebeveynler
olarak bizlerde elimizi taşın altına koymalıyız diye düşünüyorum. İmkânlar dâhilinde
çocuklarımız için evde eğitim olanaklarını oluşturabiliriz. Bu olanaklar için
illa internetin olması şart değildir. Çocukların kitaba ulaşmasını sağlayıp
çalışması için motive edebiliriz. Hali hazırda aile içinde birbirimiz ile daha
fazla zaman geçirmek zorunda kalmamız hasebiyle örf, ahlak, ibadet, inanç
değerlerimizi çocuklarımıza aşılayabiliriz. Onlarla daha sıkı, sevgiye dayalı
ilişkiler kurabiliriz. Annelerimizin dedelerimizin yaşam tecrübelerini
anlatmalarını isteyebiliriz. Çocukların eğilimlerini denetleyip zararlı
içeriklere ulaşmalarını kısıtlayabiliriz. Arkadaş ortamlarını ve sosyal medya
ortamlarını takip edebiliriz. Belki de yoğun iş temposunda bunların hiç birini
yapmayacaktık; ancak madem böyle bir durumla karşı karşıyayız; bu şer görünen
vaziyeti hayra çevirebiliriz.
Sonuç itibarı ile kokuşmuş sistemlerin ve insan
avcılarının çocuklarımızı elimizden almalarına mani olmalıyız. Ve bunun için
yollar, yöntemler geliştirmeliyiz. Yoksa maazallah, sağlığımız ile beraber
geleceğimiz de virüsün kurbanı olacaktır. Vesselam.