Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, imtihan için gönderildiğimiz
bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu unutuyor ve dünyanın peşinden hırsla
koşuyoruz.
Dünyanın egemen güçleri insanlığı öyle bir cenderenin içine
sürüklüyor ki, insanlık ne yaptığını bilmez bir halde hazin sonuna doğru
koşuyor. Kapitalist dünya sistemi ve kültür emperyalizmini insanlığa dayatan
emperyalist güçler, insanlığı makinanın dişlileri gibi görüp sürekli olarak
dünya hırsı ile yüklenmelerini ve daha çok kazanmaları gerektiğini empoze
ediyorlar.
Zamane insanları ve toplumları da kendilerine hedef olarak
gösterilen bataklığı görmeden çılgınca bu “doyumsuz ve şükürsüz” düşünceyi
hayat tarzı olarak kabulleniyor. Oysa bir durup düşünsek ne yapıyoruz diye? Biz
dünyaya çılgınca maddiyata yönelmek üzere gelmedik. Burası asıl yurt değil,
burası imtihan yurdu. Burada ne ekersek onu biçeceğiz diye düşünürsek eğer,
emperyalist güçlerin çarklarının dişlisi olmaktan kurtuluruz. Ve bize kurtuluş
olarak gösterilen hedefin aslında uçurum olduğunu görmüş oluruz.
Emperyalistler, kapitalist sistem ve kültür emperyalizmi
ile bizleri alışveriş ve ihtiyaç çılgınlığının esiri yapıyorlar. Bunları elde
etmek için de çok çalışıp çok kazanmamız ve yükselmemiz gerektiğini söyleyerek,
bizleri iyice dünyevileştirip maddiyat ve menfaatin esiri yapıyorlar. Böylece
insan, kendisi için yaratılan eşyayı kazanmak için dünyasını ve ahiretini heba
ediyor. Tıpkı Merhum Cemil Meriç’in dediği gibi: “İnsanlar sevilmek için
yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun
nedeni, eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.”
Oysa yarışan atlar gibi dünyanın ve kapitalizmin
çarklarının peşinden koşmayı bırakıp biraz düşünsek dünyaya niçin geldiğimizi?
Yaratılış gayemizin ne olduğunu? Ve dünyanın imtihan yeri ve ahiretin tarlası
olduğunu göreceğiz. Dünyayı ve insanlığı madde peşinde koşarak helak etmek
isteyen emperyalist ve siyonist güçler, bu gerçeklerle yüzleşmemizi ve asıl
gündemimize odaklanmamızı istemiyorlar. Böylece köleci ve sömürgeci
saltanatlarını devam ettirmek istiyorlar.
Oysa Allah’u Teâla (CC) Kur’an-ı Mübin ve Peygamberler
vasıtasıyla bizlere vazifemizi bildirmiş ve uyarmıştır. İşte birkaç örnek:
“O, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü
ve hayatı yaratmıştır.” -Mülk Suresi: 2-
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk (ibadet)
etsinler diye yarattım.” -Zâriyât Suresi: 56-
“Ey iman edenler; Allah’tan korkun ve herkes, yarın için
önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’tan korkun; çünkü Allah bütün
yaptıklarınızdan haberdardır.” -Haşr Suresi: 18-
Peki, şimdi kendi halimize ve içinde yaşadığımız toplumun
haline bakalım. Bu ayetlerde bizlere verilen görev ve şuura sahip miyiz?
Eşyaları imtihanın bir gereği ve aparatı olarak bir araç olarak
mı görüyoruz? Yoksa amaç olarak her şeyden üstün ve önemli mi görmeye başladık?
Dünya malı için akrabalar birbirini öldürüyor. Daha fazla zengin olmak için
ticari ve toplumsal ahlak erozyonu yaşıyor ve fiyatları kat kat artırıyoruz.
Hesap hiç mi aklımıza gelmiyor?
Bugün toplumda egemen güçlerin dayatması ve ekonomik
zorlukların etkisiyle dünyaya meyletmek had safhaya çıktı. Toplumun geneli
birbirini kandırmak ve birbirinden daha fazla ne koparabilirimin hesabını
yapıyor. Bunu yapmayan insanlar da “numunelik” veya “aşırı saf” olarak
yaftalanıyor. Bu kadar dünyaya dalmanın ve maddiyatın peşinden koşmanın bir
anlamı var mı? Sonuçta “Her nefis ölümü tadacak…” ve dünyada yaptığının
hesabını verecek. İnanmayanlar inanmayadursunlar, peki iman eden bizler neden
bu hakikate gözlerimizi kapatıyoruz? Dünyadan bugüne kadar ne anladık? Bundan
sonra ne anlayabiliriz? Geçen ömrümüze bakalım elimizde ne kaldı? Ahirete ne
gönderdik ona bakalım? Dünya hepsi bizim olsa da bize yâr değil, bâr olacak.
Geçici ve fani olduğunu bildiğimiz halde neden kendimize çekidüzen vermiyoruz?
Bu gidiş gidiş değil!
Hz. Ömer (R.A) efendimizin dediği gibi "Hesaba
çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim.”
Aksi halde şu ilahi ikazın muhatabı oluruz:
"Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için
sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak
haşredeceğiz." -Tâ Hâ Suresi:124-
Selam ve dua ile…