0

 

Müslümanlar olarak ortak bir yanılgı içerisindeyiz. Bizlerde peyda olan; Gençlerin bu zamanda kötü yolda oldukları, sürekli internet cafe’lerde, sokak başlarında, başıboş  bir şekilde, çaylak çaylak dolaştıklarını çok bilgin(!) bir şekilde dile getirebiliyoruz. İnanıyorum ki, çoğu kişi bu konuya tam olarak katılmaktadır. Ve haklılıklarını yüksek bir sesle de dile getiriyorlardır. Şahsen ben bu düşünceye çok az katılıyor ve ihtimal veriyorum...

Çünkü sadece Müslüman topraklarında değil, ister Yahudi, Mecusi ister Hıristiyan, Hindu olsun yüce Rab’in hulkettiği tüm yeryüzünde kesin bir bilgi olan, her doğan çocuğun İslam fıtratı üzerine doğduklarıdır. Her Çocuğun İslam Fıtratı Üzerine Yaratılışının İzahı olarak “Her doğan çocuk muhakkak İslam fıtratı üzerine doğar. Anasıyla babası onu Yahudi veya Hıristiyan veya Mecusi yaparlar .(BUHARİ) hadisidir.

Fıtrat, yani yaratılış itibariyle her insan lekesiz, tertemiz; iman ve İslâm'a müsait bir yapıdadır. Lekesiz, bembeyaz, üzerine her şey yazılabilecek bir kâğıt veya üzerine hiç ses kaydedilmemiş bir bant, şekil verilmeye müsait bir macun, kalıplara dökülmeyi bekleyen maden cevheri veya eğilmeye müsait bir fidan gibidir çocuklar-gençler... İnsan yaratılışıyla tevhidi yakalama ve kabullenme yeteneğine sahiptir. Fıtratın belirleyici bir özelliği olduğu da muhakkaktır.

Çocuk fıtratı, boş bir kabı andırmaktadır. Başta ebeveyni olmak üzere, dış etkenler tarafından doldurulur. Kap iyi ve yararlı maddelerle doldurulabildiği gibi, kötü ve zararlı maddelerle de doldurulabilir. Çocuk baliğ olduktan sonra iradesiyle baş başa kalır. İradesini hangi yönde kullanırsa ona göre muamele görür. Ya mükâfat ya da ceza alır.

Dünyadaki yaşam biçimi İyi ile kötü dost- ebeveyn-eğiticileri, misk sahibi ile ateş üfleyip saçan demirci körüğü misali gibidir. Misk sahibi ya bu güzel kokudan bir miktar sana verir yahut satın alırsın veyahut ondan güzel koku alır istifade edersin. Fakat demirci körüğünün nefesi ya senin elbiseni yakar yahut da ondan ağır bir koku koklamak zorundasın.

Gençliğin aklını çelen, diniyle arasını açan, ahlâkını ifsada uğratan güç ve kaynak bugün dünkünden daha fazladır. Televizyon, internet gibi kitle iletişim araçları hesaba katıldığında söz konusu gücün daha yoğun bir etkiye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu da çocuklarımızı koruma altına almaya dünden daha çok ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor. Çocuk-gençlere karşı ebeveyn sorumluğunun diğer insanlardan farklı olduğu muhakkaktır. Nitekim Kur’an şöyle der: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…

Ebeveyn, hem iyilik hem de kötülük yapmada insanlara örnek teşkil etmektedirler.
İmam Gazali; Ebeveyni çiftçiye, eğitimi toprağa, çocukları da toprağa atılan tohum ve tanelere benzetmektedir. Çiftçi toprakta biten tüm zararlı unsurları temizlemek durumundadır. Gençliğin ruhunu, işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada ısırgan ve dikenler yetişir.

Burada anlaşılıyor ki, çocuk yetiştirme aile eğitimi ile başlayıp eğitmenleri ile devam ediyor. İyi bir aile eğitimi alan çocuk kötü bir eğitimcinin elinin altından geçerse dahi tohumu iyi atıldığı için kötülükler çocuğu teğet geçecektir. Hem aile iyi eğitim verirse hem de eğitimci üzerinde durursa nur ala nur olur. Tam tersini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü neticesi geleceğimizi karartıp hüzne boğduracaktır bizleri.

Son olarak gençler de kendine hâkim olma durumundadırlar.  Bir genç dünya lezzetlerini ve lehviyâtı (boş şeyleri) terk eder, gençliğine rağmen Allah’u Teâlâ'ya itaate devam ederse, Allah ona 72 sıddîkın ecrini ihsan eder ve kendisine "Ey gençliğini benim teatime tahsis edip şehvetini terk eden genç! Sen bana bazı meleklerim gibisin!" buyurur. (Râmûz 383/2)

           

 

 

Salih gençlerin yoğunlukta olduğu günlerimizin çok olacağı yarınlar ümidi ile...

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *