211

 

Malum olduğu üzere 6-8 Ekim tarihlerinde HDP’nin çağrısıyla, kimi protestocular demokratik! haklarını kullanmak üzere sokaklara dökülmüş; eylemler, protestolar ve yürüyüşler yapmışlardı. Bu eylemler esnasında ilk olarak Hüda Par binalarına saldırmış, esnafın işyerini yakmış, cam ve çerçeveleri indirmiş, marketleri yağmalamış, yolda bulunan araçları yakmış, bankaları soymuş, halka saldırmış, kurban eti dağıtan gençleri 3. Kattan aşağı atıp vahşice katletmiş, arabayla üzerlerinden geçmiş, cinayetler işlemiş ve daha birçok barbarlığa ve vandallığa imza atmışlardı.

Olaylardan sonra herkes kendince bazı yorumlarda bulunmuştu. Çözüm süreci devam ederken bu olayların patlak vermesinin ne anlama geldiği konuşulmuştu. “Nasıl bir çözüm süreci” diye şaşkınlıklar ifade edilmiş ve bu sürecin nasıl cinayet sürecine dönüştüğü dillendirilmişti. O olaylardan sonra uzun süredir sürdürülen çözüm süreci durdurulmuş, dondurulmuştu. Ki zaten olayların patlak vermesiyle beraber ortada süreç diye bir şey kalmamıştı.

Söz konusu olaylardan sonra gündemden düşen, askıya alınan Çözüm Süreci, bugünlerde yeniden gündeme gelmeye ve sıklıkla konuşulmaya başlandı. Hükümetten bir heyet ilk önce HDP’lilerle görüştü. Daha sonraki gün, İmralı heyetindeki HDP milletvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ve S. Süreyya Önder kameraların karşısına geçti ve çözüm sürecinin kaldığı yerden devam etmesi yönünde ortak izlenimin oluştuğunu ifade ettiler.

6-8 Ekim olaylarında halkı sokağa davet eden ve cinayetler işlenmesine müsebbip olan HDP, halktan özür dilemeden sanki hiçbir şey olmamış gibi çözüm sürecini sürdüreceklerini ifade etmesi gerçekten düşündürücü! Aynı şekilde hükümetin bu tavrı da çok yanlış. Taraflar, 6-8 Ekim olayları olmamış gibi, yeniden çözüm sürecine devam edeceklerini ifade ediyor.

İyi güzel de, ortada işlenen cinayetler var, mağdur edilen camialar var, ev ve işyeri ateşe verilen ve talan edilen, yağmalanan vatandaşlar var. Bunların mağduriyeti giderilmeden, özellikle kurban eti dağıtırken vahşice katledilen 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşlarının katilleri yakalanmadan yeni bir süreçten söz etmek ne kadar gerçekçi?6-8 Ekim vahşetinde imzası olanlar cezalandırılmadan, çözüm sürecinde farklı bir aşamaya geçmeye çalışmak, yeni vahşetlere davetiye değil midir?

Süreçten mutlak sonucun alınması isteniliyorsa, derhal yapılan yanlışlardan vazgeçilmemeli… Samimi olunmalı… Hükümet, sorunu sadece PKK ve çizgisindekilerle çözmeye çalışmamalı… Ki en büyük yanlış bu! Hükümet, sürecin başladığı tarihten bu yana tek muhatap olarak PKK ve çizgisindeki siyasileri görüyor. Oysa bunun yanlış olduğu daha öncelerde de defalarca birçok farklı isim tarafından dile getirildi. Ancak son tahlilde de bu yanlışlığın halen devam ettiğini görüyoruz.

Yanlış yol ve yöntemler, mutlak çözüm getirmez, hiçbir zaman getirmemişte… Hükümetin bu yanlışta ısrar etmesinin sebepleri neler, merak ediliyor doğrusu… Bir halkın geleceği, insani ve İslami hakları yani en temel hakları pazarlık konusu yapılmamalı… Geldiğimiz noktada maalesef bunlar yapılmaktadır. Kürtlerin temel haklarının konuşulması gereken süreçte, sadece ve belki de tek hedef olarak silahlı unsurların silahsızlandırılması konuşuluyor. Bu apaçık bir yanlıştır. Hükümet bu yanlışta ısrar ettikçe, silahı bulunan söz konusu örgüt elini her geçen gün biraz daha güçlendirmektedir. Bu da, çözümü ötelemekte ve çözümün önünde en büyük engel olarak durmaktadır.

 

Sonuç olarak; tekrardan başlayan ve üzerinde planlar yapılan süreç, önceki yanlışlardan vazgeçilmeden 6-8 Ekim olayları öncesinde olduğu gibi devam edecekse, kanaatimce bu süreç te, “mutlak çözümü” getirmeyecektir. 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *