2019 yılının sonlarında
başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan Covid 19 pandemisi, dünya ekonomisinin
gidişatını değiştirdi.
Küresel anlamda yaşanan
pandemiden etkilenen ülkeler, yeni ekonomik modeller geliştirerek yaşanan
tahribatı ve etkiyi azaltma yoluna gitti.
Ülkeler üzerinde olumsuz
anlamda ciddi etkiler bırakan pandemi ülkemiz Türkiye’yi de önemli ölçüde
etkiledi.
Bu konuda Türkiye ekonomik
açıdan tedbirler geliştirdi ancak durum ciddi olunca geliştirilen tedbirler çok
da bir işe yaramadı.
Pandemi sebebiyle alınan
önlemlerden dolayı ticaretin aksaması ve üretim yapan birçok iş yerinin
açılmaması, ekonominin daha da kötüye gitmesine sebep oldu.
Aynı zamanda yüksek
enflasyondan kaynaklı ürün ve malzeme fiyatlarında yaşanan fiyat artışları
vatandaşları olumsuz anlamda etkiledi.
Vatandaş her güne yeni bir
zam haberiyle uyanmaya başladı. Bu gelişmeler hükümetin yeni önlemler almasını
gerektirdi. Çünkü gidişat çok da iyi görünmüyordu.
6 Şubat 2023 tarihinde
meydana gelen ve 11 ili etkileyen deprem de, çok yönlü olarak insani, içtimai
ve ekonomik kayıplara neden oldu.
Yaşanan ekonomik gelişmeler
karşısında alım gücü düşen ve hiçbir dönem olmadığı kadar geçim sıkıntısı çeken
halkın hükümetten beklentisi oluştu.
14 Mayıs seçimleri öncesinde
“Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusu sorularak yapılan anketlerin
çoğunda “Ekonomi” sonucu çıkması, halkın içinde bulunmuş olduğu ekonomik krizi
gözler önüne serdi.
Ülkede yaşanan ekonomik
sıkıntıların farkında olan hükümet konuyla ilgili önlemler alacağını, memur,
emekli ve asgari ücretlinin maaşlarında ciddi oranda artışlar yapacağını
söyleyerek krizi idare etme yoluna gitti.
14 Mayıs seçimlerinde halk
mevcut iktidarı yani Erdoğan’ın başında bulunduğu kadroyu yeniden seçerek
beklentilerinin karşılanması gerektiğini ortaya koydu.
Seçimlerden sonra Erdoğan
hükümeti yeni isimlerle teşmil ederek ekonomi alanında başta olmak diğer
alanlarda yeni bir düzen oluşturmaya çalıştı.
Ülke ekonomisinin başına
getirilen yeni isimlerin ortaya koydukları yeni anlayış ve yeni program; faizin
ciddi oranda yükseltilmesi, vergilerin artırılması, ek vergilerin getirilmesi,
yakıtta ÖTV’nin 2,52’den 7,52’ye çıkarılması,
Motorinin ülke tarihinde ilk
defa 40 TL’yi geçmesi, emekli maaşının açlık sınırının altında tutulması,
enflasyonun günden güne artmaya devam etmesi, bütçe açığında makasın
açılmasıyla borçlanmanın olması gibi hiç de vatandaşın memnun olmayacağı
gelişmeleri beraberinde getirdi.
Şu bir gerçek ki yeni ekonomi
yönetiminin ortaya koyduğu ve açıkladığı programların halka yansımasının olumlu
anlamda olduğunu söylemenin imkânı yoktur.
Çünkü halkın her geçen gün
alım gücü daha da düşmekte, geçim ve gelecek endişesi daha da artmaktadır.
Gelişmelerden memnun olmadığı
aşikâr olan halk, sorunlara mutlak deva olacak adımların atılmasını
beklemektedir.
14 Mayıs ve 28 Mayıs
seçimlerinde “Çözerse Erdoğan çözer” diyerek Cumhur İttifakı’na destek veren
vatandaşlar üzerine düşeni yapmıştır, şimdi ise sıra hükümettedir.
Hükümet, ivedilikle ülkeyi mevcut ekonomik krizden kurtarmak için devleti değil vatandaşı merkeze alarak programlar yapmalı, adımlar atmalıdır.
0 yorum