Batı solu “özgürlükçülük” adı
altında tüm değerleri değersizleştiren liberallere yaklaşarak kimliksizleşmeyi,
kişiliksizleşmeyi peşin peşin kabul etti. İçlerinde taşıdıkları “gizli faşizm”
ile de tüm insanların aynı şeylere saygı duyması, aynı şeyleri beğenmesi, aynı
şeyleri kınaması gerektiği gibi bir fikri sabite sahip oldular.
Fransa’da yayın yapan Hebdo
gibi paçavralar, İslam’ın değerlerine ağır hakaretlerde bulunduklarında, sol,
Müslümanların tepkisini anlamsız buldu.
Müslümanların da kendileri
gibi, inanç, ahlak, aile gibi değerlerden soyutlanmasını istiyor, hatta “dinde
reform yapılması gerektiğini” söyleyip Müslümanlara akıl vermeye kalkıyorlardı.
İslam dünyasının kompleksli
münevverleri de söylenenleri şerh etmeye çalışıyor, arada bir “biz adam olmayız”
tarzı sözler sarf ediyor, Batı’dan gelen küçük iltifatlarla mutlu oluyordu.
Hakarete uğrayan biziz,
mescitleri saldırıya uğrayan, sürekli tehdit edilen, taciz edilen biziz; ama
yine de Batı’dan atılan bir küçük adım karşısında heyecanlanmamız ve Batı’nın
büyüklüğünü itiraf etmemiz gerekiyormuş.
Bir örnek üzerinden gideyim…
Bir süredir Danimarka ve
İsveç’te devlet denetiminde, devlet korumasında Aziz Kur’an’a saldırılarda
bulunulmaktadır.
Eylemi gerçekleştiren insan
kılıklıya bırakın müdahale edilmesini, sözle tepki gösterenler bile
uyarılmakta, polis tarafından gözaltına alınmaktadır.
Danimarka hükümeti, yaşanan
insanlık dışı saldırı için değil, bunun oluşturacağı güvenlik riskine karşı
adım atmak zorunda kaldı. Yasal bir düzenleme ile alçakça saldırıların “açık
alanda” yapılmasının suç olduğuna karar verdi.
Birileri heyecana kapıldı ve
bakın neler yazdı:
“Danimarka hükümetine,
Danimarka'daki tüm Müslümanların imzasını taşıyan bir teşekkür notu
gönderilmelidir. Ayrıca,
Oradaki Müslümanların da
kendi toplum normlarına saygılı olmaları gerekiyor. Bu ülkelerde sahip olunan
özgürlüklerden, diğer inançlara sahip insanlar da kendi ana topraklarında da
yararlanabilmektedir.”
Tam anlamıyla rezalet!
Tam anlamıyla bir akıl
tutulması!
Pakistan’da bir kilisede
Kur’an’a hakaret edildiğine dair haberler yayılınca Danimarka ve İsveç’te
yaşananların da öfkesiyle Müslüman halk galeyana geldi ve kiliseye saldırdı.
Sonrası mı?
Saldırıyı
gerçekleştirenlerden 500’e yakın kişi yakalandı ve sorgulandı.
İster kompleksli zihin yapısı
deyin, ister görevlerini yapmışlar deyin neticede ortada bir tablo var.
Peki, şimdiye kadar İslam
dünyasında kaç tane kilise saldırıya uğradı?
Avrupa’da son birkaç yılda
mescitlere yönelik binlerce saldırı söz konusu ve Avrupa devletleri buna karşı
ciddi hiçbir önlem almadılar, almıyorlar.
İnsanlıktan biraz nasibi
olanın ortada Yeni Zelanda’da yaşanan camiye yönelik vahşi katliam gibi bir
örnek olduğundan dolayı İslam Dünyasına söyleyecek hiçbir sözü olamaz.
Kompleksli Müslüman tiplere
Danimarka konusunda Müslüman gazeteci Robert Carter çok güzel bir cevap verdi:
“Pek çok Müslüman, Kur’an'ın
yakılmasını yasaklayacak kanun değişikliği haberinin ardından içgüdüsel olarak
Danimarka hükümetine "teşekkür etme" fikrine sıcak bakıyor.
Şu sebeplerden dolayı Müslümanların
herhangi bir teşekkür göndermesi gerektiğini düşünmüyorum:
-Kanun henüz değişmedi
2-Saygı, başlangıçta norm
olmalıdır
3-Danimarka'nın değişimin
nedeni Müslümanları önemsemesi DEĞİL, Müslüman Dünyasını bir tehdit olarak
görmesidir (İslamofobik terörist kinayeleri)
4- Danimarka, kitap yakan
aşırılıkçı nefret vaizlerini platforma çıkardığı için hiçbir zaman özür
dilemedi.
Danimarka hükümeti sıfır
teşekkürü hak ediyor!”
İzin veren kendileri,
Alçak saldırganı korumaya
alan kendileri,
Yetmedi, sözlü olarak tepki
gösterenlere engel olanlar bile kendileri.
Ve biz kalkıp insani, ahlaki,
vicdani hiçbir değere sahip olmayan, sadece güvenlik ve ekonomik nedenlerle
yasal düzenleme yapanlara teşekkür edecekmişiz öyle mi?
Bu kompleks, solun sefaleti ile yarışır.
0 yorum