211

 

SahabelerdenUbey b. Ka'b bir gün Efendimize şöyle sordu: “YâRasûlallâh! Ben sana çok salâvat getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?” “Dilediğin kadar yap” buyurdu Efendimiz. “Dualarımın dörtte birini salâvata ayırsam uygun olur mu?” diye sordu. “Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur” buyurdu. “Öyleyse duamın yarısını salâvata ayırayım” dedi. “Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur” buyurdu. Ubeyb b. Ka’b yine; “Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?” dedi. Efendimiz; “İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur” buyurdu. “Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde sana salâvat getirsem nasıl olur?” deyince: “O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar” buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet, 23)

Çekilen salâvatlar kişiyi Allah nezdinde değerli kıldığı gibi ölmüş kişilere de faydalar sağlar. Bununla ilgili Hasan Basri zamanında yaşanan şu hadiseye bakmakta fayda vardır: Bir anne gözyaşları içinde Hasan Basri’nin yanına gelir ve genç yaşta ölen kızını rüyada görmek istediğini, bunun bir yolu olup olmadığını sorar. Hasan Basri, “Ben sana bir yol öğreteceğim, onu yaparsan biiznillah rüyanda kızını görebilirsin. Yatsı namazını kıldıktan sonra dört rekâtta Allah rızası için namaz kılacaksın ve daha sonra yatıncaya kadar salâvat çekeceksin.” Bunu yaptıktan sonra bir gece kızını rüyada görür. Ancak gördüğüne pişman olur. Çünkü kızı azap çekmektedir. Anne uyanır uyanmaz Hasan Basri’nin yanına gelir ve durumu anlatır. Hasan Basri, “Kızın için hayır yap, sadakalar ver. Ölmüşler için yapılacak başka birşey yok” der. Anne söylenenleri yapar. Aradan geçen epey zamandan sonra Hasan Basri, kızı cennet bahçelerinde gezerken rüyada görür. Hayret eder, kız şu cevabı verir: “Annemin gördüğü gibiydim. Azap çekmekteydim. Allah, dostlarından bir zatın okumuş olduğu salâvatın sevabını bana bağışladı.” Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, okunan salâvatlar hem kişiye hem de kişinin sevdiklerine faydalar sağlar.

Sonsuz güç ve kudret sahibi Allah Teâlâ ve daima emrine amade olan melekler de, Peygamber Efendimizi çokça anarlar. Allah Teâlâ, mümin kullardan da Peygamberi çokça anmalarını istemiştir. Bu gerçek yüce kitabımız Kuran’ın Ahzap süresinin 56. ayeti kerimesinde şöyle geçmektedir; “Allah ve melekleri Peygambere çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O'na çokça salât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.”  Peygamber efendimizin şanını yücelten ayet-i kerimelerden biri de budur. Hem Allah’ın, hem de meleklerin Efendimize salâvat getirmeleri, onun Allah katındaki değerini ortaya koymaktadır. Allah’ın, Peygambere salâvat getirmesi, O’na merhamet etmesi, şan ve şerefini yüceltmesidir. Meleklerin Efendimize salâvat getirmesi de, aynı şekilde O’nun kıymetini anıp, yüce mertebelere erişmesi için Allah’a niyazda bulunmaları demektir.

Büyük saltanatın sahibi Allah’ın Kur’an’da buyurduğu ve insanlığın iftiharı Peygamber Efendimizin hadislerinde belirttiği gibi halisane duygularla, sırf Allah ve Resulünün rıza ve hoşnutluğu için salâvat getirmenin faydaları çok fazladır. Bu faydalar bizleri, Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarını yerine getiren, Peygamber efendimizin tavsiye ve telkinlerine uyan müminlerden eyleyecek, ebedi kurtuluşun kapısını aralamamıza vesile olacaktır.

Ayet ve hadisler ışığında salâvatın faydalarının bazılarını sıralayacak olursak: Ahzap 56’da belirtildiği gibi, Allah’ın emrine itaattir… Allah’ın rahmet ve merhametine sebeptir… Resulallah’ın müminlere verdiği bir cevaptır… Yüce ve şerefli bir mertebeye ulaşmadır… Duaların kabülüne, günahların silinmesine, sıkıntıların giderilmesine, ruhun ve kalbin temizlenmesine, sırattan rahat geçmeye, azaptan azade olmaya, arşın gölgesinde gölgelenmeye vesiledir. Hâsılı salâvat getirmek, Peygamberimize sevmenin ve sevdalı olmanın, kıyamette O’na yakın ve komşu olmanın en kolay ve en güzel yoludur…

O halde yapmamız gereken bellidir: Peygamber efendimizin şefaatine nail olmak ve ebedi kurtuluşa erenlerden olmak mülahazasıyla salâvat getirmeyi hayatımızın vazgeçilmezleri arasına koymamız gerekmektedir. Unutulmaması gerekir ki ebedi kurtuluşa ermenin yolu; Efendimizin nurlu hayatını okumak, okuduklarımızı anlamak, anladıklarımızı hayatımızda tatbik etmek ve özellikle bunları yaparken her yerde ve her zaman O’nu anmaktan geçmektedir.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *