Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasi tarihinde şuana kadar
yapılmış olan dört anayasa vardır. Bunlar; 1921, 1924, 1961 ve 1982
anayasalarıdır. 1876’da kabul edilip iki yıl sonra kaldırılan ve 1908’de
yeniden uygulamaya konulan Kânûn-ı Esâsî’yi de sayarsak beş tane olmuş olur.
Kânûn-ı Esâsî, Osmanlı’nın ilk ve tek anayasası olarak bul
edilir. Padişah tarafından bir fermanla ilan edilmiştir. 1921 Anayasası,
Osmanlı Devleti’nin Cumhuriyet Rejimi’ne geçiş sürecininim anayasası olarak
kabul edilir. Bu anayasanın ikinci maddesinde İslam vurgusu vardır. Çok uzun
bir anayasa olmamakla birlikte maddelerinde daha çok devletin temel kuruluşunu
anlatmaktadır. Var olan anayasalar arasındaki en kısa olan anayasadır.
1924 Anayasası, 37 yıl yürürlükte kalmış ve en çok
değişikliğe uğramış bir anayasadır. 1928’de “Devletin dini İslam’dır” maddesi
anayasadan çıkarılmıştır. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yeni bir anayasa
yazılımına başlanmış ve yazılan yeni anaysa 1961’de kabul edilmiş ve böylece
1924 anayasası yürürlükten kaldırılmıştır.
1980 darbesi, Türkiye’de yeni bir anayasayı da beraberinde
getirmiştir. Darbe sonra yönetime el koyan darbecilerin emriyle “Danışma
Meclisi” tarafından kaleme alınmış bir anayasa olan 1982 Anayasası, halkın
düşünce fikriyatının içerisinde olmayışı ve özgür bir ortam olmadan hayata
geçirilmesinden ötürü bugüne değin toplum tarafından “Darbe Anayasası” olarak
karşılık bulmuştur.
Darbe anayasası olarak kabul görmesine ve bugüne kadar hemen
tüm siyasi kesimler tarafından sert bir dille eleştirilmesine rağmen halen
yürürlükte olan bir anayasa olması, Türkiye’de siyaset kurumunun bir ayıbı
olarak kabul edilmektedir.
Bugüne kadar sayısız defa darbe anayasasından şekva edenler
olmuş ancak henüz değiştirilmesi için mutlak bir girişimde bulunulamamıştır.
Türkiye’de belirli aralıklarla özellikle de seçime yakın zamanlarda yeni bir
anayasanın gerekliliğinden dem vurulmaktadır.
CHP tarafından gündeme getirilen başörtüsünün yasal güvence
altına alınması konusu, mevcut darbe anayasasının tamamen değiştirilmesi
hususunun yeniden gündeme getirilmesine sebebiyet vermiştir. Cumhurbaşkanı
Erdoğan da yeni anayasanın yapılması gerektiğini vurgulayarak tartışmalara yeni
bir ivme kazandırmıştır.
Öyle görülüyor ki toplumun azami kısmı mevcut 1982 Anayasası’ndan
kurtulmak istemektedir. Şu anda yürürlükte olan anayasa 80 darbesinin ardından
yazılmış bir anayasadır. Yani darbecilerin, hak gaspı yapanların, ideoloji
dayatanların, zulüm ve haksızlıkta sınır tanımayanların, insanları düşünce ve
fikirlerinden dolayı ötekileştirip cezalandıranların yazmış olduğu anayasadır.
Yıllar içinde yamalar yapıldı, çok sayıda yasalar değişti,
bazı maddelere ekleme ve çıkarmalar oldu. Ancak asla toplumun beklentilerini ve
ihtiyaçlarını karşılayacak bir toplumun kabul edeceği bir metin haline gelmedi.
Daha öncelerde de yeni anayasa için metinler yazıldı, çalışmalar yapıldı,
komisyonlar kuruldu. Ama her seferinde bazı gelişmelerden dolayı yazılan
metinler, ortaya konulan dosyalar rafa kaldırıldı.
Bugün durum farklıdır. Bilindiği üzere toplumun mevcut
anayasadan şikâyeti vardır. Bu şu anlama geliyor; yeni anayasa yapımı için
siyaset kurumunda ve kamuoyunda toplumsal bir uzlaşı söz konusu olabilir. Çoğu
konuda karşıt olan erkler yeni sivil bir anayasanın yapımı konusunda bir araya
gelebilir, güç birliği oluşturabilir, hep birlikte ülkenin ihtiyacı olan ve
milletin de beklentisi olan bir anayasa yapabilirler.
Halk, insanı ve adaleti önceleyen, temel hak ve hürriyetleri
merkeze alan, toplumun inanç değerlerine uygun olan, Kemalizm başta olmak üzere
hiçbir ideoloji dayatmayan yerli, yeni ve sivil bir anayasanın yapılmasını
beklemektedir. Bunu da yapacak olan siyaset kurumudur.
Siyaset kurumunun, dünya bakışımıza ve değerlerimize uygun
yeni anayasa konusunda uzlaşması, ülkenin en büyük ihtiyacının ve milletin
beklentisinin karşılanması ve siyaset kurumunun en temel sonunun çözülmesi anlamına
gelecektir. Bu, siyaset kurumu için tarihi bir sorumluluktur aynı zamanda tarihi
bir fırsattır. Sorumluluğun yerine getirilerek söz konusu tarihi fırsatın elden
kaçırılmaması, bizlerin de en büyük temennisi ve isteğidir.
0 yorum