Ramazan ayı, bütün güzelliğiyle devam ediyor. İnsanlar, kendilerine çeki
düzen vererek bu mübarek ayı ibadetle geçirme heyecanı içerisindedirler.
Çevremde hemen herkesin, büyük bir hassasiyetle bu manevi atmosferi değerlendirme
gayreti içerisinde olduğunu memnuniyetle görüyorum. Ramazan ayının esas
bereketinin de, hemen her insanın bu manevi atmosfere dâhil olmak istemesi ve
ibadetle vaktini değerlendirmeye çalışmasıdır.
Yardım kuruluşlarına, insanların daha gayretli bir şekilde katkıda
bulunuyor olması ve ihtiyaç sahiplerinin görülmesine yönelik ortaya çıkan
dayanışma çalışmaları takdire şayandır. Oruç ayı dolayısıyla, ihtiyaç
sahiplerine ulaştırılmak üzere yardım kuruluşlarına daha çok katkıda bulunma
isteği de Ramazan ayının başka bir bereketidir. Yardım kolilerinin ihtiyaç
sahiplerine ulaştırılması ve akabinde bu mazlumların yüzlerinin gülmesi ise bu
manevi iklimin en güzel karesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hem maddi, hem de manevi olarak insanların büyük bir değişime uğraması ve
işlerin tamamını ibadet anlayışı içerisinde gerçekleştirmeleri oruç ayının
ruhuna uygunluk arz ederken; ‘kötü/fıtrat dışı’ denilebilecek fiillerin terk
edilmesi ise ramazan ayının bir başka güzel bereketidir. Teravihlerle camilerin
dolup taşması, iftar saatine doğru insanların tatlı koşuşturmaları ve
insanların olgunluk, yumuşaklık ve nezaket noktasındaki değişim, dönüşümleri
yine orucun gerçek anlamda bereketidir.
Tabi, Ramazan ayının bereketinden de nasiplenemeyen bahtsızlar da vardır.
Hele bu rahmet ayında az da olsa ibadetten mahrum kalma nasipsizliği girdabına
girenleri gördükçe; aslında ne kadar da ahmak olduklarına üzülmemek mümkün
değildir. Peygamber efendimizin müjdesiyle;‘Başı rahmet, ortası mağfiret ve
sonu günahlardan kurtuluş olan’ bu fırsat ayının ibadetsiz geçirme bahtsızlığı,
ancak akıldan yoksun olanların ortaya koyacağı bir basitliktir.
İbadet etmenin fırsat olduğu bu ayda; oruçsuz, tövbesiz, duasız,
teravihsiz ve nasipsiz kalmakta ısrar etmek ahmaklıktan başka bir şey değildir.
‘Günahlardan kurtuluşu değil’ günah girdabında kalmak gibi bir tercihte
bulunmak nasipsizlik, akıldan yoksunluk ve nefsini ilah edinmekten başka bir
anlam ifade etmemektedir. Yüce Allah’ın ulûhiyetini idrak edemeyecek kadar kör,
nefsini ilah edinecek kadar ahmak ve günahta ısrar edecek kadar basiretsiz
varlıkların; bu rahmet ayının güzelliğini anlayamaması akıldan tamamen yoksun
olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bir nasipsiz grup daha vardır ki, Ramazan ayı gelince zam üstüne zam
yaparak halkın alım gücüne darbe vurmalarıdır. Özellikle ‘Ramazan zammı’
diyeceğimiz, astronomik fiyat artışları da bu rahmet ayından nasiplenmemek
demektir. Gıda sektörünün fiyat terörü, ramazan ayı ile beraber daha gaddarca
gerçekleştirilmektedir. Hele bu ramazan ayında sebze ve meyve fiyatlarındaki
aşırı artış, maliyetlerin artmasıyla izah edilemeyecek kadar insafsızcadır.
Ramazan ayı zamları, iyi niyetten uzak ve belki de bu ayın manevi
atmosferine yönelik farklı bir saldırı türü olarak değerlendirmek gerekir. Her
şeyi ranta çevirmeyi amaç edinmiş ahlaksız ve ilkesiz bir grup da bu manevin
ayın ruhuna aykırı bir şekilde halkın cebini boşlatmaya kalkışması, maddi
olarak belki onları biraz ihya edebilir, ancak uzun vade de kara yüzlülük,
bedbahtlık ve ahmaklık olarak yakalarına yapışacaktır. Maddi ihtiras ve ilkesiz
aç gözlülük, ramazan ayının manevi atmosferinin asla kabul edemeyeceği bir
nasipsizliktir.
0 yorum