Siyonist işgal çetesi, Katar’a yönelik alçakça bir saldırı gerçekleştirdi. Bu saldırı esnasında HAMAS müzakere heyetinin bazı üyeleri şehid oldu. Bunun üzerine Katar acil olarak İslam İşbirliği Teşkilatını toplantıya çağırdı. Bu toplantının hiçbir caydırıcılığının olmadığını artık dünya âlem biliyor. Çünkü bugüne kadar bu örgüt sadece toplanıyor ve sadece kınama bildirisi yayınlayıp dağılıyor.

Bu teşkilatın kurulduğu günden beri; siyonist işgalcilere karşı caydırıcı tek bir kararı veya tedbiri olmamıştır. Katil Yahudilerin, Müslümanlara yönelik gerçekleştirdikleri her bir saldırıdan, her bir katliamdan ve her bir vahşetten sonra muhakkak surette bir araya gelirler, ilk akıllarına gelen şey olan ‘kınama metinlerini’ hazırlamaya çalışırlar. Bu kınama metinlerini, öyle cılız ve öyle pısırık bir tonda seslendirirler ki, bırakın siyonist katillerin korkması, adeta onların daha da gaddarca saldırmalarına zemin hazırlamaktadır.

Zira daha 1969 yılında, siyonist katillerin Mescid-i Aksa’yı yakmaya çalıştıkları ilk günden beri; bu korkak ekibin sadece ‘kınama bildirilerine’ güçlerinin yettiğini, daha fazlası için hiçbir iradelerinin, cesaretlerinin, bilinçlerinin ve mümince ayağa kalkıp ‘ilk kıblelerini’ koruyacak izzetlerinin olmadığı ortaya çıkmıştı. O zamanın siyonist baş katili Golda Meir, durumu şöyle ifade etmişti: “Yangın gecesi sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Müslümanların sel gibi üzerimize geleceklerini düşünmüştüm. Ama korkulan olmadı.”

O günden sonra hatta daha öncesinden, İslam ülke liderlerinin Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik korkakça ve bölük pörçük olan tutumları, işgalci katillerin dikkatini çekmiş ve stratejilerini ‘asla yardım gelemez’ gerçekliği üzerine kurarak işgallerini, zulümlerini ve katliamlarını artırarak devam ettirmişlerdir. ‘Asla yardım gelmemelidir’ stratejisini adım adım hayata geçirmek için de civardaki ülke liderlerinin tamamını da ‘siyonizmin tasmalı birer elemanı’ haline getirerek emellerini gerçekleştirmeye devam etmektedirler.

Bu süreç içerisinde, siyonist katiller tarafından saldırıya uğramayan tek bir İslam beldesi kalmadı. Her bir yer işgale uğradığında, her bir belde özellikle Filistin'de katliamlar gerçekleştiğinde, hemen kınama ekibi toplanır ve ‘çok sert kınama bildirisini’ yayınlayarak görevlerini yerine getirirler. Bu görevin esası ise Müslüman halkların tepkisini dizginlemek ve kontrollü bir süreçle Müslüman halkın gazını alarak; siyonistlerin bir sonraki saldırılarını gerçekleştirmelerine zemin hazırlamak olmaktadır.

Son Doha toplantısı da bir öncekilerden farklı olmadı. Siyonist barbarlığına yönelik caydırıcı hiçbir karar çıkmadı. Kendilerini hariç tutarak; ‘işgal çetesine karşı bir şeyler yapılmalıdır’ şeklinde uzay boşluğuna konuşarak kendilerini ifade etmeye çalıştılar. Askeri operasyon yapma fikrini bir tarafa bırak, diplomatik ve ticari ilişkileri kesmeyi dahi akıllarına getiremediler.

Tabii olarak, kınama ekibinin şifrelerini uzun yıllar önce çözmüş olan siyonist işgalciler ve onun sınırsız destekçisi katil ABD; Gazze’deki Müslümanların başına tonlarca ağırlığındaki bombaları yağdırmaya, çocukları açlıktan öldürmeye ve her gün katliam yapmaya devam etmektedirler.

Sonuç olarak siyonist katiller bütün bunları kendisine bir hak olarak görüyor, ABD’ye ve siyonizme aşağılık bir teslimiyetle hizmet etmeyi görev bilen civardaki kukla ülkelere de saldırmayı, büyük hedeflerine varmak için ‘bir hazırlık’ şeklinde sürdürmektedir. Çünkü siyonistlerin yapacakları bütün barbarlıklara karşılık sadece kınama ile karşılaşacaklarını çok iyi bilmektedirler.

Ey kınama ekibi! Siz Kahhar olan Allah’a da hesap vereceksiniz.