77

Özetle “Tebliğcilerin hareketi ifade özgürlüğüdür, cebir veya tehdit kullanma durumu yoktur. Tebliğcilerin yaptığını cezalandırmak için, bunun "rahatsız etme, huzur kaçırma ve muhatabın psikolojisini bozma" gibi ‘niyetlerle’ yapılması lazım. Onların yaptığı, sahip olduğu inancı herkese yaymak, hatta başkalarının da cennete girmesi için uğraşmak.” diyor ve ekliyor: “Misyonerlik faaliyeti bu.”

Sözün burasında bir an irkiliyor ama sonra “Aman canıım! Bir misyon yüklenen insana misyoner, denir. Kadın kötü niyetle yazmamıştır.” diyorsunuz. Yazısının başlığı da “Affedersiniz gericilik.” ama olsun.

Hem koskoca emekli savcıya ve o zihniyettekilere aforizma bile kasmış, “Kanun kitapları, sevmediğiniz insanların kafasını yarmak için kullanacağınız tuğlalar değildir. Bu kafadan vazgeçin.” demiş. Hakkında kötü düşünmemek lazım… Tam da buradan sonra başlıyor mesele. “Tebliğciler de bu kafadan vazgeçmeli.” diyor.

Hemen alt başlık: “Tebliğ değil mübarek gerilim filmi”

E abla hani insanların huzurunu kaçırma durumu yoktu? Tebliğ faaliyetini gerilim filmine benzetmene sebep ne ola ki?

Hanımefendinin aklı yok, fikri var. 21.yy.’da internetin olduğu bir dünyada, isteyen herkesin dinin çeşitli yorumlarına ulaşabildiği, doğru bilgiye erişim sorununun olmadığı bir toplumda, böyle tebliğ yapılmaz, diyenlerdenim.” diyor. Diyenlerden… Yani kendisi gibi düşünen o kadar çok insan var ki. Üüüf… Kıyamet…

Her şeye bir tıkla ulaşılan şu 21. yy.’da insanlar candan bir insana, kendilerine hakkı tavsiye edecek somut insanlara aç. Sen işine yarayacağı için kanun maddelerini netten bulup yazına ekliyor olabilirsin. Ancak insanların çoğu netten İslam’ı değil fuhşiyatı araştırıyor.

Kendi fikrine İncil’den, Konfüçyüs’ten destek, hadis-i şeriften de ‘formül’ bulmuş. Formülü bulmuş ama işlem kabiliyeti yok demek ki, sorunu formülden çözememiş. Nihal Hanım biz çözelim de siz okuyun.

“Bir kimse kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş sayılmaz.” (Buhârî, İman, 7) ‘formül’ü şu demek: “Kendin için ne istiyorsan kardeşin için de iste. Yani ben günah işlemeyeyim ama şu insanlar içki de içse zina da etse bana ne, deme. Hem kendin yaşa İslam’ı, hem de kardeşlerinin yaşaması için çabala…” demek.

Dedik ya fikri var diye… “Hadi zihin jimnastiği yapalım.” diyerek devam ediyor sözlerine:

“Bir grup kadın bikinilerini giyip camiye gelse ve "Biz kadın bedenimizle çok barışığız, sizi de barıştırmaya geldik, ey cami cemaati selam olsun!" diye avluya hamle etse hoş mu karşılarsınız, saygısızlık ya da meczupluk mu addedersiniz?”

Arkadaş! İnsanları iyiliğe, güzelliğe çağıran ve onlardan hiçbir beklentisi olmayan adamlarla haram irtikap eden insanları aynı kefeye koyacak ne içiyorsun sen? Yoksa şu, kendi tabirinle ‘adı konulmamış gizli bir yasağın olduğu, merdiven altında üretilen, insanların kör olmasına sakat kalmasına neden olan yalan yanlış içkiler’den mi içiyorsun? Basiretin körelmiş, aklın sakat olmuş, ufkun kapanmış.

“Camiye girmeye çalışan bikinili kadın ne ise (…) alkollü mekâna gidip "İçmeyin demeye geldik." diyen sarıklı da odur.” diyor hadsiz. İnsanları kategorize etmek, insanların niyetini okuyup eleştirmek sana mı kaldı? Bırak tebliğciler azarını işitsin, azarlayan azarlasın, uyan da uysun. Şu da var ki bu tebliğ olayı, tebliğ edilenlerden çok sana ‘psikolojik harp tekniği’ gibi gelmiş.

Taif’te taşlanan ve Hz. Zeyd kendisine siper olmasına rağmen ayaklarına kadar kanı akan Peygamberin(sav)’e saygın olsun da O’nun ‘misyon’unu üstlenen insanlara uzayan dilini kısalt biraz. Vesselam.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *