0

 

                                Günümüz insanı, nefsin ve şeytanın vesvesesiyle maneviyattan uzaklaşmış, ilahi ve fitri olan davranışlarını terk etmiş, maddi dünyaya meyil etmiştir. Nefsi ve ifsadi olan hal ve davranışlarda bulunmayı kendisine gaye edinerek, asıl amacını unutmuştur. Asıl amacın Allah’a kulluk olması gerekirken, bu amacını bir tarafa bırakmış, nefsi heveslerinin peşinden koşmaya başlamıştır.

Şeytani düşünceler ve global küfrün, Müslüman birey üzerindeki ortak gayeleri örtüşünce, zaten nefsinin ve maddiyatın peşine takılmış olan Müslüman fert, onların hazırlamış oldukları ve müslümanın hayatının tamamını kuşatacak şekilde tuzaklarıyla karşılaşmaktadır. Bu tuzaklar; insan daha çocukken başlamakta ve bir ömür boyu sürmektedir. Bilinçsiz bir şekilde sürekli olarak erteleye durduğumuz; ‘’Şimdi çocuktur, İyi bir eğitim alsın, gençliğinde; gençliğini yaşasın, Üniversiteden sonra hele iyi bir işe yerleşsin, hele bir evlensin, hele ev alsın, araba alsın…’’şeklindeki düşünceler araç olarak kalması gerekirken, hayatımızda amaç haline gelmiştir.

Yukarıda saydığımız, amaca dönüşmüş araçlar, küfrün programları, projeleri ve telkinleriyle daha bir kalıcı, meşru ve olmazsa olmazlarımız arasına girmişlerdir. Bu program ve projeler, televizyon, gazete-dergi, internet, eğitim müfredatı v.b.  araçlarla bizleri kuşatmakta, sürekli telkinde bulunmakta, ‘hayat biçimlerini’ bize dayamaktadırlar. Ahlaksızlıklarını, inançsızlıklarını, haram yeme-içme çirkefliklerini hayatın tabii bir akışı gibi bize empoze etmektedirler. Sahip olduğumuz kültürel değerlerimiz, örf ve adetlerimiz, hatta inanç ve ibadetlerimiz eleştirilmekte, gereksiz oldukları vurgulanmakta ve terk edilmesi ima edilerek önemsizleştirilmektedir.

Küfür bu projeleriyle Müslümanlar üzerinde istediği tahribatı yapmış, uyguladığı programlarla tahribatın etkisinin artarak devem ettiğini, bize yaptıkları telkin ve yönlendirmelerin yerine ulaştığını görmekteyiz. Çünkü onların telkin ve söylemlerini artık bizim birbirimize yapmaya başladığımızı, yönlendirmek istedikleri yere gönüllü olarak meylettiğimizi üzülerek görmekteyiz.

Çünkü insan öz değerlerinden uzaklaştıkça, örf ve adetlerini terk ettikçe, hatta ibadet anlayışında zaaflar ortaya çıktıkça, aynı oranda başkalarının değer yargılarına yakınlaşacaktır. Onların geleneklerini benimseyecek, ibadet anlayışında başlayan zaafiyet, onlar gibi ‘’ibadetsiz bir hayat ‘’  anlayışına sahip olmaya başlayacaktır.

Ancak ulvi bir düşünce ve ilahi bir dayanağı olan İslam inancı ve bu inancın temsilcisi mümin birey; sahip olduğu bu değerli düşünce ve emsalsiz hayat nizamını tam olarak öğrenip yaşamaya başladığı zaman, bırakın şeytan ve düşüncelerinin orda durup yer bulması, belki de yapılan zikir, eda edilen ibadetin oluşturduğu o manevi ortam ile oradan fersah fersah uzaklaşacaktır. Hatta müminin ihlâslı ibadeti, samimi zikri şeytanı ve düşüncelerini yakın çevresinden uzaklaştırdığı gibi, çevresindeki,  beldesindeki birçok müminin uyanışına da vesile olacaktır. Belki de müminlerin tekbirleriyle ve o tekbirlerin sarsıcı nağmeleriyle küfrün bütün kaleleri(düşünceleri) çatırdayacak, şeytan ve dostları korumasız kalacak, müminlere vesvese verme irade ve gücünü kaybedecektir.

                Çünkü güneş doğunca, yarasalar kaybolmaya mahkûmdur. Yarasaların karanlıkta dolaşma kabiliyetine sahip olması, güneşin olmamasındandır. Karanlık korkaklıktır, sinsiliktir, gizli kapaklı iş çevirmektir. Işık ise nurdur, cesarettir, güneş gibi mertçe meydana çıkmaktır. Müminin inancı güneş gibi apaydınlıktır. O ortaya çıktığı yerde, kendisinin dışındaki tüm düşünceler zail olur. Yeter ki ‘O’ düşünceyi yaşayacak müvahhidler, O’nu yaşatacak tevhid erleri güneş gibi ortaya çıksınlar.

 

                Ey Mümin!  Sahip olduğun asil düşüncen, seni şerefli kılmaya yeter. Kılacağın namazın seni günahlardan, kötülüklerden alıkoyacaktır. Rehberin olan Kur’an sana hayat kaynağın olarak yeter. Yaşamak istediğin hayatın Hz. Peygamberin (s) hayatı gibi bir hayatın olsun. Toplumsal dayanışmada bulunmak istiyorsan, yetimlerle, fakirlerle, mustazaflarla arkadaş ol. 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *