0

 ‘La ilahe illallah’ inancımızın esasıdır. Bu kelimeyi söylemekle inancımızı belirlemiş, düşüncemizin esasını ortaya koymuş, bir ömür boyu sürdüreceğimiz yaşantımızın formatını beyan etmiş oluyoruz. Yani bu bizim için bir kimliktir. Bizi tanımlayan, bizi tanıtan, bizi batıl ideoloji ve dinlerin mensuplarından ayıran en önemli özelliktir. Bu tevhid kelimesi bizim düşünce coğrafyamızın bayrağıdır. İtikadi sınırlarımızın sancağıdır. Bütün bir inanç dünyamızı tanımlayan gerçek simgemizdir.

Bu kelimeyi tevhidin müminin hayatında ortaya çıkabilmesi için üç temel şartı vardır. Bunlar:1-‘La ilahe illallah Muhammedun resullulah’ı dil ile söylemek

2-Bu kelimeyi tevhidi kalp ile tasdik etmek

3-Kalben tasdik ettiğimiz bu ‘Kelimeyi tevhidi’ hayatımızda tatbik ederek ortaya koyabilmektir. Bu şartlar çerçevesinde söylenen ‘La ilahe illallah, Muhammed’un resullulah’ kıymet kazanır ve mümini gerçek iman ulaştırır.

Dil ile kelimeyi tevhid söylendiğinde, İslam dairesine dâhil olunmuş demektir. Bu kelimenin izharı ile yepyeni bir kimlik edinilmiş, Müslümanların kardeşi olma payesine erişilmiş, Allah (cc)’ın kulu olma ayrıcalığı elde edilmiş, Âlemlerin Rabbi nezdinde kendisine yeni haklar verilmiştir. Peygamber efendimiz (sav) kendi kavmine şöyle sesleniyordu;’’ Ey kavmim! La ilahe illallah deyin kurtuluşa erin. ‘’ Bu müjdeli haberi duyanlardan bazıları: ‘’duyduk ve itaat ettik ‘’ dediler ve kurtuluşa erdiler. Bazıları da büyük bir inat ile bu kelimeyi tevhidi ret ettiler ve Allah’ın hidayetinden yüz çevirerek, karanlığa koştular, küfrü tercih ederek cehennemliklerden oldular.

Hür irademizle açıkça söylediğimiz tevhid kelimesini her durumda, her zamanda ve her zeminde beyan ederek kimliğimizi açıkça ilan edebilmeliyiz. Kınayıcıların kınanmasından korkmayarak, hâkim batıl güçlerin tehdit ve saldırılarından çekinmeyerek, şeytan ve şeytani düşüncelilerin duyduklarında korkup ve gerisin geri kaçacakları bir şekilde, ‘la ilahe illallah’ sancağını düşünce coğrafyamızın en yüksek tepesine izzetlice dikerek haykırmalıyız.

Ve bu güzel kelimeyi kalbimizle tasdik ederek samimiyetimizi ortaya koymalıyız. Bu kelimeyi dillendirdiğimizde kalbimizde en ufak bir şüphenin, en küçük bir soru işaretinin yer edinmemesi, kesin bir teslimiyet ile tevhid kelimesini kalben tasdik etiğimizi çevremize göstermeliyiz.

Hani peygamber efendimiz miraca çıktığında, müşrikler bu olayı dillerine dolamış, küfürdeki inatlarının onları sürüklediği karanlık düşüncelerinde bunun ‘imkânsız’ olduğunu söylüyorlardı. Ve Hz. Ebubekir efendimize gelerek: ‘senin arkadaşın göğe çıktığını söylüyor’ sözlerine karşılık Sıddıki ekber, kıyamete kadar müminlere ‘’kalp ile tasdik’’ etmenin samimiyetini, kesinliğini ortaya koyarak şöyle demiştir:’’ Eğer bunu Muhammed söylüyorsa doğrudur.’’ İşte samimi bir şekilde kalben tasdik etmeni zirvesi budur.

Ve ‘la ilahe illallah’ı hayatımızda uygulayarak tevhid kelimesini pratiğe dökmeliyiz. Belki dil ile söylemek kolaydır. Kalben de tasdik edersin, ancak ameli olarak ortaya koyamadığımızda gerçek bir inanca sahip olduğumuzu söyleyemeyiz. Zira her düşüncenin, her inanç sisteminin bir bedeli vardır. Bu bedel ödendiği takdirde, o düşünce somut olarak ortaya çıkacak, düşünce boyutundan, hayata yön verme boyutuna geçecektir.

Hani Habeş kralı Necaşi’nin Hz. Cafer (ra)’e:Sizin dininiz nedir? Siz neyi iddia ediyorsunuz? Şeklindeki sorularına karşılık Hz. Cafer (ra) şöyle cevap veriyordu:”Biz daha önce putlara tapar, murdar eti yer, akrabayı gözetmezdik, kimsesiz ve fakirlere zulüm yapar, adaleti gözetmezdik. Ancak nesebini bildiğimiz, şerefli bir insan ortaya çıktı. Allah ü Teâlâ kendisine peygamberlik görevi verdi. O bizi Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaya, Allah’tan başka taptığımız putları ve taşları terk etmeye çağırdı. Doğru sözlü olmayı, emanetleri yerine getirmeyi, akrabalık hakkını gözetmeyi, haksız yere kan dökmekten kaçınmayı, fuhuştan, yalandan haramdan, yetim malı yemekten bizi men etti. Biz de O’na inandık, bu yüzden kavmimiz bize düşman kesildi”.

Günümüzde tıpkı saadet asrında olduğu gibi, her mümin ‘La ilahe illallah’ı ameli olarak hayatında gösterebilmelidir. Özellikle ibadetten uzaklaşıldığı bu karanlık yüzyılımızda; namazımızı öyle diri bir şekilde ikame etmeliyiz ki, adeta bizi ‘miraca’ yükseltmelidir. Orucumuzu ve diğer ibadetlerimizi öyle samimiyetle eda etmeliyiz ki, bize bakan insanlar ‘La ilahe illallah’ın bizim itikadi coğrafyamızın yegâne belirleyicisi olduğunu ve bizim ‘Asrı Saadet’teki sahabelerle bir benzerliğimizin, bir birlikteliğimizin olduğunu hissetmelidir. Ve bize şahitlik etmelidir ki biz ‘La ilahe illallah’ı hayatımızda yaşıyoruz.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *