Miladi yılbaşı; İsa Mesih’in doğumunu kutlama
adına yapılan, gerçekte de 24 Aralık’a tekabül eden; Hristiyan
dünyasının kutladığı günün adıdır. Görünürdeki anlamı budur.
Hakikatteyse Hristiyanlık, İncil ve İsa(as)’a
rağmen Batı’ya egemen olan faşist kapitalist zihniyetin küresel
değirmenine su taşıyan akla ziyan “etkinlik, alış-veriş, tebrik,
tüketim, israf, kutlamalardır.” Bunlara; umudu tükenmiş sessiz
çoğunluğa, havanda su dövdüren yasal kumarbazlığın milli
piyangosunu eklemek lazımdır. Bu muzırratların gayri meşru çocuğu
olan suç ve günahları da bir hasılat olarak Kapitalist
dünyanın kâr-hanesine yazılmalı..
Sefalet, salgın hastalıklar, iç savaşlar ve kilise
yobazlığının kıskacında yoğrulan Batı; İslam’ın İleri
Harekâtından, habis emelleri için çok hisseler çıkardı.
Reform ve Rönesansçılar kilise adına,
halkı çok şeyler anlattılar ama kilise yorgunu olan sessiz Hristiyan çoğunluğu;
modern şirk diyebileceğimiz seküler modernizm tam ortasında terk
ettiler. Hristiyanlığın bayrağı artık yerdeydi…
Sonra yerdeki bayrağı alan Copernicus gibi
seküler Şövalyeler, kendinden öncekilerin tükettiği değerleri tamamen hayatın
dışına atacak ilkeler geliştirdiler. Bu, üzerinde çok çalıştıkları ilkilerdi.
Bu ilkelerde, modern bir şirk vardı ama “Hristiyanlık, İncil ve
İsa’nın..” boyasıyla boyanmış, suyuyla vaftiz edilmişti.
Sefaletin ve cehaletin o uzun ve dar
geçitlerinden sanayi çağına varmış Haç Diyarı’nın sessiz
çoğunluklarının, bu üzerinde çok çalışılmış sinsi, köleci ilkeleri fark etmesi
zordu. Esasen çok yorulmalarına, endişelenmelerine de gerek yoktu. Çünkü:
“İsa Mesih çarmıh üzerindeki ölümüyle günahları
üzerine alan kurban kuzusudur. (Matta 1:21).
Ve artık Hristiyanlık, iblis’i isyana
götüren bencil aklın önünde bir engel değildi. Din ve vahi,
hakikatin tek kaynağı olmaktan çıkmış; akıl ve felsefenin emrine girmişti.
Direnen tek kale İslam’dı. Vahi kayda geçmiş,
korunmuş, siyasal anlamda Peygamberin şahsında devlet düzenine de uygulanmıştı.
Bu dinin özüne operasyon düzenlemek imkânsızdı ama bunu da tevillerle
hayatın dışına atmaya yöneldiler. Olduğu gibi kayda geçmiş, tarihi belgelerle
ispatlanış bir dinin düşüncesini alt edebilecek bir üst akıl, Doğu’da
olmadığı gibi maddeyi ilah edinmiş Batı’da da olamazdı.
Ne var ki aynı Haçlı Batı; Coğrafi keşifler ve
akabinde gelen sanayi devrimiyle atağa geçmişti. Gasp, korsanlık, işgal ve
sömürüyle elde ettikleri zenginlikler, beraberinde gelen sanayi ve teknolojik
üstünlük, XIX. Yüzyıldan itibaren küresel işgal ve sömürüyü de beraberinde
getirmişti.
İşte bu maddi imkânlar; güçlü devlet ve güçlü
milletler kavramını doğurdu. Güçlü devletler, kapitalizmin de öncüleri oldular.
Kapitalizm ise daha çok üretim ve daha çok tüketim demekti.
Daha çok üretim, daha çok kazanmak anlamına da
geliyordu. Bunun için de dünyanın kıt kaynaklarının kontrolü lazımdı.
Bu yarışta treni kaçıran Müslüman ülkelerindeyse;
“onlara bırakılmayacak kadar değerli ve tükenmez kıt kaynaklar” mevcuttu.
Güzellikler bizde; zenginlikler bizde; kriz ve
kaosların kadim reçeteleri bizde! Kardeşlik ve tevhit bizde! Farklı inanç, dil,
din ve ırkların oluşturduğu birlik ve beraberlikler bizde ama bunların tümünü,
hemen yanı başımızdaki mazide bırakmışız! Bakıp göremiyoruz, dönüp alamıyoruz!
Çünkü; siyaset alanımızı dizayn eden yazalar
yabancı; ekonomimize yön veren faiz yabancı; sosyal hayatımızı yönlendiren yasa
ve hükmeden modalar yabancı!
İşte zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklara rağmen
sefaleti yaşamamızın sebebi budur. Terör, tükenen değerler, bitmeyen halk ve
rejimlerin çatışmalarının sebebi de budur. Bundandır üretmeden tüketmemizin
sebebi! Tanımadığımız, bilmediğimiz Noelleri kutlamamız da bundandır. Bundandır
bir başkası olarak yaşıyoruz.
Yılbaşı geçesini tanımıyorum; kutlamıyorum;
geceye özel alışveriş yapmıyorum. Özel yemeklerim de olmaz! Ev halkıma;
bu geceyi kimlerin, ne için kutladıklarını anlatmışım. Zalimlerden olmamak
için; hidayetin dışına çıkmamak için; rahmetten bî-nasip olanlarla haşrolmamak
için Noel’i protesto ediyorum; etmemiz farzdır!
Rabbimizin fermanı: “Ey îmân edenler!
Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır.
Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler
topluluğunu hidayete erdirmez.”(Naide-51)
“Kim bir kavmi severse, Allah Teâlâ onu onların
arasında haşreder.” (Heysemî, X, 281)
Tam da bu yüzden benin için 1 aralık 2022
dedikleri; 28 Cemaziyelevvel 1443’tür, o kadar.. wesselam!
0 yorum