Türkiye’nin büyük bir ekonomik krizin içerisine
yuvarlanması için gerekli bütün taşlar döşenmişti. Döviz kuru ve altın
üzerinden büyük bir operasyon başlatılmıştı. Dünyada bir ekonomik kriz vardı ve
ülkemiz de bundan nasibi ölçüsünde etkileniyordu. Ama son bir-iki ayda
olağanüstü bir şekilde döviz kuru ve altın artışı herkesin başını döndürecek
şekilde yükselmeye başladı/başlatıldı.
İçeriden ve dışarıdan felaket tellalları iyice
seslerini yükseltmeye başlamışlardı. Bir ay gibi kısa bir süre içerisinde döviz
kuru ve altın, TL karşısında % 100’den fazla değer kazandı. Makro ekonomik
göstergeler bir olumsuzluk göstermediği halde, astronomik bir şekilde dövizin
yükselmesi, açıkça bir büyük oyunun oynandığını göstermekteydi. Herkes aynı
merkezden emir almışçasına, kendi çapında krizi büyütmenin ve ekonomik bir
çalkantının bir an evvel çıkmasını ümit ediyordu.
Hele bir kesim vardı ki, krizin bütün halk kesimine
iyice yayılması için zamları, tam otomatiğe bağlamışlardı. Perakende sektöründe
tekel oluşturmuş zincir marketler ve onlara kaos çıkarmada ayak uydurmaya
çalışan kimi daha küçük işletmeler, her gün arttırdıkları fiyatlarla döviz kuru
ve altının yükselişini gölgede bırakmaya çalışıyorlardı. Bir kere ekonomik kriz
için düğmeye basılmıştı.
Doların yükselişini ve zam yağmurunu büyük bir
alkışla ayakta karşılayanların aşırı sevinçleri ibretle izlenirken; halkın
büyük bir kısmı ise geçinememe sorununu kara kara düşünüyordu. Döviz kuru
bahane edilerek sadece market ürünleri değil; düşünebileceğiniz her alanda %
200’lere varan fiyat artışları insanları büyük bir çıkmaza sürüklüyordu. Bu
olumsuzluğa içten içe sevinen bir acayip güruh aleni bir şekilde krizi
körüklemenin hesaplarını yapıyorlardı.
Tam bu sırada hükümetin aldığı sert bir kararla,
şimdiye kadar özenle beslenip büyütülmeye çalışılan ekonomik krizin, balonu bir
anda patladı. Döviz kuru ve altın büyük bir çöküş sürecine girdi. Bugün
itibariyle hala döviz kuru değer kaybetmeye devam etmektedir. Millet derin ve
rahat bir nefes alarak, belirsizliğin tamamen ortadan kalmasını beklemeye
başladı. Ancak jet hızı ile zam gaddarlığında bulunun zincir market ve suç
ortakları, döviz kurunun değer kaybetmesi karşısında üç maymunu oynamaya devam
etmektedirler.
Fiyat indirmekte ayak direyen bu stokçu, rantçı ve
hilebaz sahtekârların, serbest piyasa martavalıyla bu aşağılık sömürülerinden
kolay vazgeçmeyecekleri anlaşılmaktadır. Hükümetin yasal boşlukları ortadan
kaldırarak bu düzenbazlığa ve sömürü çarkına dur demesi gerekmektedir. Bu kriz
karşısında çaresiz kalan vatandaşın, rahatlaması için fiyat indirimi aciliyyet
arz ederken; bu işte dahli olanların konuyu duymazlıktan gelmeleri
‘korunuyorlar’ izlenimini doğurmaktadır.
Her kim bir kanunsuzluk yapmışsa, spekülasyon ve
algılarla bu krize dahil olmuşsa, hırs ve açgözlülükle bu işin bir parçası
haline gelmişse; gereken en sert cezayı kesinlikle almalıdır. Halkın alım gücü
artırılmalı, çalışan işçi memur ve emeklilerin ücretlerine ciddi
iyileştirmelere gidilmelidir. Hayat pahalılığı ve enflasyonun kaderimiz
olmadığını, mevcut hükümetin en kısa sürede bunu ispatlaması gerekir.
Son olarak; doların sert düşüşü karşısında, bazı
fosil yaratıkların üzülüp kahrolması ise ibretlik bir kare olarak hafızalardaki
yerini aldı. Halkın tamamının döviz kurunun düşüşü karşısında sevinmesine
karşılık bu ucubelerin hüzünlü ve kara yüzleri, bu ülkeye ve insanına karşı
besledikleri gerçek niyetlerini orta yere sermesi açısında da ibret verici
olmuştur.