Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve
selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
“Dikkatinizi çekti mi?”
demeyeceğim zira tüm gerçekliğiyle gözler önünde duran bir hakikat var: Aile
kurumunun çöküyor olması. Toplumun tüm kesimini pençesine alan bir aile
canavarı var sanki. Şahıslar evlendikten sonra bu canavar birden büyüyor ve
aileyi zehirli bir sarmaşık gibi sarıyor.
Öyle bir hale geldi ki toplum,
mutlu aile gördüğümüzde şaşırıyoruz. Daha evlenmeden önce başlıyor mal
paylaşımı. Kızlar meslek sahibi olurken “İlerde eşimden ayrılırsam bana yetecek
bir işim olsun.” diye bakıyorlar olaya. Yahu hele bir evlen, ayrılması kolay
zaten, o çocuk oyuncağı.
Geçmişte koca dayağı yiyip sesini
çıkarmayan ninelerimiz vardı. Aileler bir şekilde ayakta duruyordu. Şimdi ilk
fırsatta olayı mahkemeye taşıyan kadınlarımız var ancak boşanmaya rağmen
sorunlar bitmiyor. Zira nafaka zulmü var, onuru incinen kocanın intikam
arayışları var, boşanan kadının, çocukları kullanarak eski eşine karşı
giriştiği maddi ve soğuk savaş var.
Ancak bütün bunların dışında bir
gerçek var ki, kadınlarımız eşlerine zulmediyorlar. Devletin kadın politikaları
kadınları iyice erkekleştirdi. Birçok ailede karı koca ev arkadaşı gibi
yaşıyor. Sabah işbaşı yapılıyor. Akşam eve geliniyor. Evi temizlikçi
temizliyor. Yemek dışardan geliyor. Tüm bunlara imkânı olmayan evlerde “Şu işi
sen yap.” kavgası yaşanıyor. Kadın çalışmıyor olsa bile.
Geçen bir yerde sordular. “Kadın
bebeğini emzirmek istemese eşi sütanne tutmalıymış, doğru mu?” Dedim ki: “Doğruysa
da insan çocuğu için kim olduğunu bilmediği, helalle mi haramla mı
beslendiğinden emin olmadığı birinin sütünü çocuğuna nasıl içirir ki?”
“Yemeği ben yapayım bulaşığı sen
yıka! Çocuğun yemeğini ben yedireyim, altını sen değiştir.” Hayır, zaten evdesin
yani. Bizim babalarımız akşam eve gelir, yemeğini yer, çayını içerdi.
Televizyon seyrederken uyuyakalırdı. Karınlarında sanki sensor vardı, kumandayı
alınca uyanırlardı. Babalarımız işe gittikleri gün evde iş yapmazlardı ama
mutluyduk.
Annelerimiz baba evine gitmeye
çekinirdi. Elle tutulur bir sorun olmazsa, aile büyükleri de kayıtsız kalırdı.
“Bundan kavga mı çıkar?” lafını duymamak için sorunlar çoğunlukla aile içinde
çözülüverirdi. Şimdi ise en ufak şeyde kadınlar ya ailelerine ya da
arkadaşlarına gidiyor, eşlerini mahcup kendilerini de rezil ediyorlar.
Dünya üç gündür. Bu üç günde
bizim yaşadığımız ise ‘bugün’dür. Erkekleşen kadınlar ve kadınlaşan erkekler
olmaktan Allah’a sığınalım. Birbirimize anlayış gösterelim. Çocuklarımıza,
çocukluklarına dair acı değil tatlı anılar bırakalım. Vesselam.
0 yorum