11


            “Muhammed Allah’ın elçisidir. Onunla birlikte hareket edenler saldırgan kâfirlere karşı çok çetin ve tavizsiz, birbirlerine karşı ise çok şefkatli ve merhametlidirler. Sen onları hep rükû ve secde eder halde görürsün. Onların gayesi Allah’ın lütuf ve rızasına nail olmaktır. Alametleri ise alınlarındaki secde izleridir.” (Fetih:48/29)

             İnsanlık tarihi boyunca dava erleri, Kur’an’ın da bahsettiği ve övdüğü bazı özelliklere haiz olmuşlardır.

Fetih suresinde bizzat Allah tarafından örnek ve model olarak sunulan dava adamlarının birinci en somut özellikleri, kâfirlere karşısı haşin ve tavizsiz, Mü’min kardeşlerine karşı ise son derece merhametli ve şefkatli olmalarıdır.

Zor, zahmetli, meşakkatli ve çileli dava yolunda ilerleyen dava adamları, her türlü bıkkınlık, yorgunluk, tehdit, boykot, eza ve işkence gibi sıkıntılara aldırış etmeden yürürler. Kardeşleri içinde karşılaştıkları problemleri kardeşliğe zarar vermeden çözme yoluna başvururlar.

Kardeşleri tarafından bir ezaya maruz kaldıklarında ise şefkat ve merhamet şuuruyla hareket ederler. Kibir, Bencillik ve nefret gibi kötü hasletleri hayatlarında görmek mümkün değildir. Sahip oldukları tüm engin hoş görü ve samimi diyalogları sadece mü’min kardeşleri içindir.

            Mealini verdiğimiz ayette örnek olarak anlatılan dava adamlarının ikinci özellikleri ise gıpta uyandıran teslimiyet ve ibadetlerdir. “Onları hep rükû ve secde eder halde görürsün. Büyük bir titizlikle ifa ettikleri farz ibadetlerinin yanında kendilerini Allah’a yaklaştıracak nafileleri sürekli ve bilinçli bir şekilde ifa ederler.

Rükû ederler, secde ederler, ilim ve sohbet meclislerinde sürekli bir yere sahiptirler. Zikir ve dualar dillerinden asla düşmez, her durumda ibadet halindedirler.

Bu dava adamlarının herkes gibi onların da günlük işleri özel yaşantıları vardır. Ancak bu bahsettiğimiz durumlar onların hayatlarındaki değişmeyen halleridir. Yani onlar günlük tüm işlerini Allah’ı görüşüyormuşçasına rükû ve secdedeymiş gibi ibadet bilinci ile yaparlar.

Bu örnek yaşantılarıyla onlar, geçici dünya hayatı içerisinde asıl hedef ve maksatlarını da ortaya koymuş olurlar. Onların tek bir amacı vardır; “Allah’ın ikram ve rızasına nail olmak.” Yapılan tüm İslami çalışmaların, Akıtılan terlerin, Çekilen çilelerin, Uykusuz geçen gecelerin, yapılan sohbetlerin, tertip edilen programların, tüm say ve gayretlerin tek amacı Allah’ın rızasıdır.

 

            Allah’ın Tevrat ve İncil’den sonra Kur’an’da da kıyamete kadar gelecek tüm müminlere örnek olarak sunduğu son özellik ise dava adamlarının samimiyetlerinin ve ihlâslarının nişanı olan alınlarındaki secde izidir. “Alametleri ise alınlarındaki secde izleridir.” Diye buyuruyor rabbimiz.


                        Bu özelliklere sahip olan dava adamı görüldüğünde Allah’ı hatırlatan kişi haline gelir ve yüce mertebe olan “Allah Dostu” makamına yükselir.
            Dava adamları,  tüm çalışmalarının karşılığını sadece rabbinden bekleyen adamlardır. Bilsinler, Görsünler,  Desinler, Övsünler diye yapmazlar. Reklamcılık, vitrincilik ve gösteriş ve abartılı tavırlar onların kişilikleriyle uyuşmaz. Onlar, görünmeyen kahraman olmayı tercih eder. ‘Allah görsün yeter’ anlayışı temel felsefeleridir.

Zor, zahmetli ve Çileli işlerin tümü onların omuzlarındadır. Zorluklara katlanmayı, dava uğruna çile çekmeyi ibadet kabul ederek karşılarlar.

Her zorlu işin başında, her yükün altında, her tehlikenin ortasında onlar bulunur. En çok onlar koşar, en çok onlar ter döker. Ama en az konuşur ve en az onlar bilinir.

 

Allah’ım! Bizleri İslam davasına gönül veren, omuz veren ve ömür veren dava adamlarından eyle.

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *