11


Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla

Yüce rabbimiz “ Bana şük­redin, nankörlük etmeyin" diye buyuruyor

Şükür, halden memnun olmaktır. Kanaat, tutumluluk, halden memnun olma ve hırstan, israftan, hürmetsizlikten kaçınma, şükrün en güzel ifadeleridir. Şükre iten sebepler çok, Şükürsüzlüğe sebep olan bahaneler ise gerçekte yoktur. Şükürsüzlüğe götüren her hareket insanı mutsuz eder. Şükrü ölçü edinenler için ise mutsuzluğa hiçbir sebep yoktur.

Bir bilim adamı “Mutlulukla istek bir arada olmaz” der. Çünkü insanın sonsuz arzuları vardır. İhtiyacı bitmez, tükenmez. Onun yaradılışında öylesine bir hırs vardır ki, dünyayı verseler doymaz. Bu yaradılıştaki bir insan, eğer mutluluğunu bu arzularına ulaşmada arıyorsa, mutlu olması imkânsız olur. Çünkü onları elde edebilecek ne gücü vardır, ne de sermayesi.

Eğer insan elde ettiği her şeyde mutluluğu bulabiliyorsa, az bir nimet bile onu mutlu eder. Çalışıp çabaladıktan sonra eline geçene kanaat edebilen insan Şakir ve mutlu olan insandır.

İnsanı mutsuz eden, elindekilere şükretmeyip daha çok şeyler istemesidir. İstekler bitmeyeceğine göre, yine mutlu olamayacaktır. Hâlbuki sahip olduklarımızı düşünebilsek, bunlar bizi fazlasıyla mutlu etmeye yetecektir.

Nasıl mı? Sahip olduğumuz nimetleri bir bir gözümüzün önüne getirelim. El, ayak, göz, kulak, dil, akıl, kalp, yediklerimiz, giydiklerimiz ve içtiklerimiz vs.

Bütün bu nimetler insanı mutlu etmeye yetmiyor mu?

Bize, “Al, sana bir trilyon, ellerini ver!” deseler verir miydik?

Dilimiz için iki trilyon verilse, kabul edermiyiz?

Gözlerimiz için beş trilyon verilse gözlerimizi verirmiyiz?

Her halde az buldunuz; alın, size tüm Dünya; aklınızı veriniz denilse

Hayır, hayır, veremem diyeceğiz değilmi?

Hiçbir şeyle değiştirmeyeceğimiz bu kıymetli nimetlere beş kuruş vermeden sahip olduk.

Teneffüs ettiğimiz hava, ısı ve ışığından faydalandığımız güneş için bizden para istenseydi, bütün sermayemizi de versek, hayatımızı devam ettirebilir miydik?

Baksanıza: Hayvanların Etini biz yeriz, kemiklerini köpekler. Karpuzun içi bizim, kabuğu hayvanların. Hayvanlar yemyeşil ot yer; biz bembeyaz sütlerini içer, kıpkırmızı etlerini yeriz.

Bütün bunlara rağmen hayvanlar mutlu insanlar ise mutsuz.

Kimin mutlu olması lazım; hayvanlar mı, biz mi?

Gerçeğe bakılırsa, en mutlu olanın insan olması gerekirdi.

Peki, biz neden mutlu olamıyor?  

Biz, elimizde olanları değil, hep olmayanları düşündüğümüz için mutlu olamıyoruz. Gözümüz hep yukarılarda. Oysa halimize şükredip, aşağıdakileri görebilsek hep mutlu olacağız.

Sağlamsak, sakat olanlara, Sakatsak, daha kötü durumda bulunanlara, yatalaklara, delilere bakalım. Evimiz barkımız, bağımız, bahçemiz varsa, olmayanlara bakalım. Sıcak çorba içebiliyor, karnımızı doyurabilecek ekmek bulabiliyorsak, bunları bulamayanlara bakalım. Herhalde bunlar bizi mutlu etmeye kâfi olacaktır.

Mutsuz olduğumuz anlarda elimize kâğıt kalem alıp, sahip olduklarımız nimetleri yazmaya başlasak, ne kadarda büyük nimetlere sahip olduğumuzu görecek ve mutlu olmamız gerektiğini anlayacağız.

Allah’a şükür mutluluğun anahtarıdır.

Aziz Peygamberimiz  “Dünya işlerinde kendinizden aşağıda, ahiret işlerinde de kendinizden yukarıda olanlara bakınız.” Buyurarak, Mutlu olabilmemiz için şükürle beraber kısmetimize rıza göstermemiz gerektiğini vurgulamıştır.

Allah’a şükür, nimetleri ziyadeleştirir. Cenabı Allah “ Hani rabbiniz, eğer şükrederseniz üzerinizdeki nimetlerimi çoğaltırım, eğer nankörlük yaparsanız muhakkak ki azabım şiddetlidir”  buyurarak şükrün önemine dikkat çekmiştir. 

Şükür nimetleri lezzete çevirirken, Şükürsüzlük, nimetlerin içindeki lezzetleri yok edip elemlere dönüştürür. Sizce de öyle değil midir?  Başımızdaki musibetler, içimizdeki mutsuzluk, aramızdaki güvensizlik nimetlere karşı nankörlüğümüzün bir neticesi değil midir.

Rabbim, bizleri şükreden kullarından eylesin

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *