Aylin Nazlıaka, açıklamasında neden İstanbul
Sözleşmesi’ni savunduklarını, sözleşmenin kendileri için neden kırmızıçizgi olduğunu
detaylarıyla ifade etti. İstanbul Sözleşmesi üzerinden sistematik bir şekilde
kadınlara yönelik saldırılar da başlatıldığını söyledi.
Katılmadığımız ve doğru bulmadığımız bu düşüncelerin
kamuoyuyla paylaşmasında bir sorun yok. Zira bir partinin Kadın Kolları
Başkanı’nın, gündeme ilişkin açıklamalar yapmasının, kendi fikir ve düşüncesini
kamuoyuyla paylaşmasının herhangi bir sakıncası yoktur.
Siyasiler elbette gündemle alakalı açıklamalar
yapabilirler, olayları ve olguları diğer siyasilerden farklı bir şekilde
değerlendirebilirler. Hatta eğer muhalefetteyseler, gündeme getirdikleri
konuları yüksek sesle dile getirebilir, kampanyalar başlatabilirler.
Ancak bizim itirazımız ve kesinlikte karşı çıktığımız,
CHP Kadın Kolları Başkanı’nın İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken, sözleşmeden
rahatsız olanlara tacizci ve tecavüzcü demesidir.
Aile mefhumuna savaş açan, eşler arasındaki ülfet ve
muhabbeti ortadan kaldıran İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlara hakaret
etmek, onlara iftira atmak, kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu durum, hakaret edenlerin herkesçe bilinen malum
zihniyetlerinin ve yaşanan gelişmelerle ilgili ne kadar sığ düşündüklerinin
göstergesidir.
CHP Kadın Kolları Başkanı’nın ölçüsüz hakaret ve
iftirasına karşı toplum sessiz kalmamalıdır. Özellikle hukuki olarak gerekli
girişimlerde bulunulmalıdır.
İfade özgürlüğü, hiç kimseye iftira atma, hakaret etme
ve yasalara aykırı hareket etme özgürlüğü tanımaz.
Evet, farklı ve hatta marjinal dahi olsa fikir ve
düşüncelerinizi dile getirebilirsiniz, ancak bunu yaparken başkalarına iftira
atamazsınız, hakaret edemezsiniz.
Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değildir. Toplumun
tümü, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak zorunda değildir.
Şunu bilmeli ve unutmamalısınız ki; baskı ve hakaret
yoluyla düşüncelerinizi topluma dayatma hakkına sahip değilsiniz.
Yıllardır toplum mühendisliği yaptınız, toplumun asli
değerlerinden uzaklaşması için çalışmalar yürüttünüz. Yaptıklarınıza ve
söylediklerinize itiraz edenler oldu ancak muhtelif yöntem ve gerekçelerle
sürekli onları susturdunuz.
Böyle olunca yetişen nesil sizlerin etkisinde kaldı ve
İslami duyarlılıktan uzak yetişti. Manevi değerleri bilmeden ve benimsemeden
yetişen nesil, toplumda büyük sorunlara yol açtı.
Bizim derdimiz ve hedefimiz, mevcut yanlışlıkları
düzeltmekle birlikte manevi değerlerine bağlı ve toplumsal meselelere duyarlı imanlı
bir neslin yetişmesidir.
Bu hedefimize ulaşıncaya dek mücadele etmeye, toplumu
maneviyatından uzaklaştıran bütün girişimlere karşı sesimizi yükseltmeye ve
hakikatin tesisi için uğraş vermeye devam edeceğiz.
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkışımız da işte bu
gerekçelerledir. Kadınların hayatını kaybetmemesi içindir. Kadına yönelik
şiddetin azalması içindir. Aile kurumuna yönelik projelerin ve değersizleştirme
girişimlerinin akim kalması içindir.
Eşlerin boşanmaması, yuvaların yıkılmaması, Allah’ın haram saydığı fiillerin işlenmemesi, ahlaksızlıkların toplumu benliğinden uzaklaştırmaması ve neslin toplumsal meselelere duyarlı bir şekilde yetişmesi içindir.