29

                  Covid’19 virüsünün ülkemizi ziyaret etmesi yirmi günü aştı. Virüs bize bir şey yapamaz diyenler azalmış olsa da hala herkül gibi meydan okumaya çalışanlar da maalesef mevcut.

                  Devletin ilgili birimlerinin, en yüksek dereceden yetkili makamların, uzmanların ve sosyal medya üzerinden binlerce uyarısına rağmen hala acil işi olmadığı halde çarşılarda gezinen, pazarları turlayan, parklarda sosyal mesafeye dikkat etmeden oturup sohbet edenlere rastlamak mümkün. Bundan da anlaşılmaktadır ki, bizler toplum olarak yumuşak ikazlar bize işlemiyor. Canım, bebeğim, bey amca, hanımefendi ile bu işler gitmeyecek.

                  Nitekim bütün bu yumuşak önlemlerin kar etmediği anlaşılınca, tedbirler daha da sertleşmeye başladı.  Herkes sokağa çıkmayanın başkası olmasını istiyor. Kimse kendinde bir hata bulmuyor. Acil görülmesi gereken işler dışında dışarıda kalmak, tedbirsiz davranmak en basit ifadeyle hem kendinin hem de başkasının canına kastetmektir. Özellikle marketlerin belirlenen kurallara uymamakta ısrar etmeleri, vatandaşlarımızın uyarıları basite almaları virüsün yayılma hızını etkilemiş ve enfekte olan insan sayısı ile birlikte ölüm sayılarını da artırmıştır.

                  Devlet bu konuda yumuşak davrandıkça, vatandaş da rehavete kapılmaktadır. Bütün mücadele sağlık çalışanlarının sırtına yüklenmektedir. Bu nasıl bir anlayış. Neticede onlar da bi insan ve onların da bizlerden enfekte olması an meselesi. Bizler maske ile bir-iki saati zor geçirirken onlar gün boyu maske ve eldiven ile yaşamak zorundadırlar. Unutmamak gerekir ki, sağlık çalışanlarımız da içimizden birilerinin annesi, babası, eşi, çocuğudur.

                  Devlet büyüklerinin uyarılarını basite almak,  bu alanda sosyal medyada yapılan dezerformasyonları yaymak, virüsle mücadeleye sekte uğratır. Virüsün yayılmasını engellemeye çalışırken, birileri de bunun üzerinden kendilerine siyasi gelecek üretmeye çalışmakta, adeta psikolojik savaş yürütmeye çalışmaktadırlar. Adeta ölümlerin artmasını beklemekte, hasta sayısının artışı için dua etmektedirler. Ve yine en ufak bir sosyal olayda suçlu bulmaya çalışarak, her defasında da dine ve dindarlara saldırmak için fırsat kollamaktadırlar. Beslendikleri Avrupa ve Amerika lağımları onları o kadar kokutmuş ki, ağızlarından o nefreti kusuyorlar. Aşı üretmeyi sanki İslam ve Müslümanlar engelliyormuş da, suçu İslam’a ve Müslümanlara atmaya çalışmaktadırlar. Oysa bilmezler ki, bu ülkede İslam’ın sosyal hayattan, eğitimden, siyasetten çekildiği yıllar olmuş. İslam’ı hayattan çeken de onların çok sevdiği atalarının olduğunu unutuyorlar. Topluma hükmetmeyen bir İslam’dan daha ne bekliyorlar.

                  Oysa o kadar kutsadıkları Avrupa ve Amerika medeniyeti çoktan “deniyet”e dönüşmüş durumdadır. Bilmezler ki, bu virüsün bu ülkede hızlı yayılmamasının en büyük dendeni de yine İslam şiarlarının kısmen de olsa hayatta yaşatılması nedeniyledir. Tabii nerden bilecekler, abdestle ve taharetle dalga geçerlerse nerden bilecekler.

                  Bu salgın aynı zamanda bizlere insanın ne kadar aciz, bencil ve zayıf olduğunu bir kez daha göstermiştir. İnsanlığın kibir ve isyan ile ürettiği teknolojinin yerlerde süründüğünü, ilahlık taslayan nice firavunun çok aciz ve sefil duruma düştüklerini bir kez daha gördük. Bir şey daha öğrendik. “La ğalibe illallah” . Yani Allah’tan başka galip olacak yoktur.

                  Zor günlerde imanı korumak, hatta imanı güçlendirmek elzemdir. Sanmayalım ki, bütün bu olanlar Allah’tan ve O’nun koyduğu sünnetullahtan habersizdir. Basit bir virüs olarak algılayıp, arkadaki hakikati görmemek saflık ve gaflettir. Rabbim bize basiret ve feraset nasip eylesin.

                  

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *