211

 

 

Güzel insan, kıymetli dost! Artık yoksun, artık aramızda olmayacaksın. Sana ihtiyacımız olduğunda, sana seslendiğimizde artık bizleri duymayacaksın, yardımımıza koşmayacaksın. Seni artık hizmet ederken göremeyeceğiz, senin mazlumlara hamilik yaptığına artık şahitlik edemeyeceğiz. Bizleri bırakıp dar-ı bekaya göçtün, dünyayı bırakıp Rahman’a koştun. Rahman sana rahmet etsin, rahmetiyle sana muamelede bulunsun.

Can dost, fedakâr dava adamı! Camide Kur’an dersi verdiğin çocuklar yolunu gözlüyor, elifbalarıyla cami kapısında bekliyor. Sokaklarda ilgilendiğin gençler seni özlüyor, sesini duymayı arzuluyor. Çabalarınla davayla tanışan insanlar hizmete seninle devam etmek istiyor. Ama artık yoksun, artık olmayacaksın. Zira sen kibir, riya, nefret, zulüm ve adaletsizliklerle dolu olan dünyayı bırakıp ahiret hayatını tercih ettin. Rabbim ahirette seni mutlu etsin.

Yüreği temiz kardeşim! Firakına alışmak, son anındaki mütebessim çehreni unutmak hakikaten çok zor olacak. Bir imtihandan ibaret olduğunu bir kez daha idrak ettiğimiz dünya hayatına sensiz devam etmek bize ağır gelecek. Beşer gözüyle seni bir daha göremeyecek olmamız buruk kalbimizde kapanmaz yaralar açacak. Can dost, biliyoruz ki seni unutmak, yokluğuna alışmak öyle kolay olmayacak ve geçen zaman seni unutturmaya yetmeyecek.

Sen ki çevrene yardım etmeyi, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmeyi, mağdurların sorunlarını çözmeyi severdin. Zengin ve fakirler arasındaki bağdın. Yüzlerce insanın yardım dernekleri aracılığıyla kurban kesmelerine vesile oldun. Bazen Afrika’da yetim ve öksüzlerle birlikteydin, bazen yaşadığın şehirden uzak Ordu gibi memleketlerde sel felaketine maruz kalan vatandaşlarlaydın. Hizmet nerede sen oradaydın. Bunu ibadet niyetiyle yapardın. Rahmeti, mağfireti ve mükâfatı bol olan Rabbim bu ibadetleri senden kabul buyursun ve seni cennetiyle mükâfatlandırsın.

Ömrü boyunca aziz davaya hizmet eden yiğit! Çektiğin acılara ve duçar kaldığın ağır musibetlere rağmen hizmette daima en ön saftaydın. Davaya hizmet etmek önceliklerin arasındaydı. Bir an bile geri durmadın hizmetten, İslamî mücadeleden. Her fırsatta çevrene hakikati anlatır, gençlere nasihatlerde bulunurdun. Gençlerin sevdiği, derdini anlattığı Mücahid ağabeyleriydin. Rahman’a gittiğin gün bile sorunları olan birkaç gence dakikalarca nasihatlerde bulundun. Seni tanıyanlar senden memnundular, senden razıydılar. Senin dürüstlüğüne, güvenirliğine, yardımseverliğine şahittiler. Taziyene katılan binler ve binlerin ardından döktüğü gözyaşı bunun ispatıdır.

Can dostum! Küçük yaşlarda çok büyük musibetler yaşadın ailenle birlikte. Zalimler acımadılar sizlere. Sizleri babasız bıraktılar. Hüseynî davanın fedakâr bireyi babanın mazlumca gidişinden sonra evin ağır yükü omzuna yüklendi. Evin maişeti için küçük yaşlarda ağır işlerde çalıştın. Ağır yükün altında eziliyordun ancak namerde el açmamak ve muhtaç duruma düşmemek adına kimseye hissettirmiyor, çalışmaya devam ediyordun.

Yıllarca baba hasreti çektin. Babana duyduğun özlem seni tanıyan herkes tarafından biliniyordu. Babana dair bir iz bulabilmek için çalmadığın kapı kalmadı. Ne yazık ki çaldığın kapılar yüzüne kapanıyordu. Hatta bazen gittiğin karakollarda “Bu meselenin peşini bırak yoksa akıbetin babanınki gibi olacak” tehditleriyle karşı karşıya kalıyordun. Tüm uğraşlara rağmen 17 yıl babanla ilgili hiçbir gelişme yaşanmadı.

Yaranız kabuk tutmuştu. Zalimler, vicdansızlar onu bile size çok gördüler. 2015 yılının Ocak ayında Sabri Uzun’un İN adlı kitabı çıkmış, kitapta babanın üç FETÖ’cü polis tarafından kaçırıldığı ve boynu kırılmak suretiyle katledildiği yazılıyordu. O gün duyduklarından sonra neler yaşadığına birebir şahit olmuştum; umutların yıkılmıştı, zira aradan çok uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen hala bir gün babanın geleceğini tahayyül ediyordun.

O tarihten sonra artık babanın naaşının bulunması için mücadele vermeye başladın. Çilekeş ailen adına tek isteğin vardı; babanın bir mezarının olmasını istiyordun. Bunun için yerel ve ulusal tv ve gazetelere demeçler verdin. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Başbakana, İçişleri bakanına ve mülki amirlere defalarca mektuplar yazdın. Ahmet Davutoğlu, Süleyman Soylu, Binali Yıldırım, Vali Ahmet Deniz ve birçok bürokrat ile birebir görüştün. Meselenin çözümü için sözler aldın. “Özel olarak ilgilenilecek” şeklinde verilen sözlere rağmen hiçbir yetkili bu konuda sana yardımcı olmadı.

Binlerce anımızın olduğu aziz kardaşım, çocukluk ve gençlik arkadaşım! Yaşadığın adaletsizliklerin haddi ve hesabı yoktu. İmkânı olanlar, elinde yetki olan yöneticiler senin feryadına kulak vermiyorlardı. Babanı katledenler hakkında soruşturmalar açılmasını, katillerin hukuk önünde cezalandırılmasını istiyordun. Çünkü artık babanın nasıl ve kimler tarafından katledildiği ortaya çıkmıştı. H.C.A adlı polis memuru her şeyi açıkça isim vererek anlatmıştı. Gelişmeler doğrultusunda Batman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma kapsamında 6 polis şüpheli sıfatıyla gözaltına alınmıştı. Ancak sevk edildikleri mahkemede serbest bırakılmışlardı.

Tüm bu gelişmeler seni yormuştu. Artık adalete, hukuk sistemine güvenin kalmamıştı. Bu dünyada adaletin yerini bulmayacağını düşündüğünden olsa gerek sana yaşatılan zulümlerin hesabını sormak için Rabbine şikâyete gittin. Şimdi artık yoksun, ebedi âleme irtihal ettin. Yarım bıraktığın mücadeleyi sürdürmek bundan böyle biz dava kardeşlerinin boynunun borcudur. Değerli dostum, kıymetli arkadaşım Mücahid Soysal! Bizler senin yaptıklarına şahidiz. Aziz davan için yaptığın mücadeleye şahidiz. Bizler sana duacıyız, senden razıyız; duamız, Rabbimizin de senden razı olmasıdır, sana rahmetiyle muamelede bulunmasıdır. Sadık dost! Sana elveda demek gelmiyor içimden, sana elveda demek ne de zormuş meğer. Sana elveda derken kelimeler düğümleniyor boğazımda, hazan yaşları damlıyor yanağımdan. ELVEDA GÜZEL İNSAN, ELVEDA MAZLUM MÜSLÜMAN.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *