Gazze’de ateşkes konusunda belli bir mesafe alınmışken bir anda işgal rejiminin yeni şartlar ileri sürmesi üzerine müzakereler tıkanma noktasına geldi.

Özellikle işgal güçlerinin Gazze’nin ortasına ve Mısır sınırında oluşturduğu iki koridoru kalıcı hale getirme ve bunu direniş güçlerine kabul ettirme çabası ateşkesi imkansız hale getiriyor.

Amerikan yönetiminin de yeni şartlar ileri süren Siyonist işgal rejimine baskı uygulamak yerine “HAMAS ateşkes istemiyor” şeklinde açıklamalar yapması soykırımcı rejime olan desteğini bir kez daha tescilledi.

İslami Direniş hareketleri, koridoru kesinlikle kabul etmeyeceklerini tüm taraflara ilan etti.

Koridorlar işgal rejimi için önemli.

Bu yolla hem işgali kalıcı hale getirmeyi ve adım adım Gazze’yi boşaltmayı planlıyorlar.

Gazze’nin ortasında oluşturulan koridora “Netzarim koridorı” diyorlar. İşgal rejimi güçleri Gazze’nin kuzeyi ve güneyini birbirinden ayırmak, güçleri parçalamak için bu koridoru oluşturdu. Koridor 6 kilometre uzunluğunda ve 2 kilometre genişliğindedir.

Aslında bu koridor Gazze’nin işgal altında olduğu 2005 öncesi dönemde vardı ve koridorda yapılan Yahudi yerleşimlerinde yaklaşık 9 bin Yahudi işgalci kalıyordu.

Genişliğini göz önünde bulundurduğumuzda bunun bir koridor olmadığını, Gazze’yi bölmeyi hedeflediği gibi 12 kilometrekarelik bir alanı işgal etmeyi de hedeflediğini söyleyebiliriz. Bu arada Netzarim koridoru ile Akdeniz’e kadar ulaşan işgalci terör rejiminin Gazze’nin tüm sahilini kontrol altına almayı da hedeflediğini söyleyebiliriz.

Mısır sınırı boyunca oluşturulan Philadelphi Koridorunun tarihi ise biraz eskilere gidiyor.

1979'da Mısır ve işgal rejimi arasında imzalanan barış anlaşması çerçevesinde oluşturulmuş ve işgal ordusunun askerden arındırılmış bölge için kullandığı kod adından esinlenilerek adlandırılmıştır. Bu koridorun uzunluğu 14 kilometre, genişliği ise 100 metredir.

Gazzeliler aynı yer için Kudüs’ü haçlı ordularından kurtaran Selahaddin Eyyubi’den dolayı “Selahaddin Koridoru” demektedir.

İşgal rejimi, 1979’dan 2005 yılına kadar bu koridorda asker bulundurdu. Siyonist güçlerin dışında da BM gözlemcileri bulunuyor ve Mısır üzerinden Gazze’ye silah geçişinin engellenmesinin hedeflendiği iddia ediliyordu.

2005’te işgal güçleri Gazze’den çekilmek zorunda kaldığında koridoru da boşaltarak Mısır’a teslim ettiler. Yapılan anlaşmaya göre Mısır bir miktar askerle koridorda devriye atarak “Terör ve kaçakçılığa karşı” önlem alacaktı.

Kısa süre sonra koridorun kontrolü Filistin yönetimine yani Fetih hareketine verildi.

2007 seçimlerini HAMAS kazanınca Mısır ve Siyonist işgal rejimi koridorun kontrolünü yeniden ele aldı ve o tarihten itibaren Gazze’ye yönelik tam bir “abluka” uygulanmaya başlandı.

Şimdi işgal rejimi her iki koridorda asker bulunduruyor ve bu durumun kalıcı hale gelmesi için diretiyor.

 

Mısır yönetimi işgal rejiminin Gazze ile Mısır arasındaki sınıra asker yerleştirmesinin 1979’daki anlaşmaya aykırı olduğunu söyledi; ama anlaşmanın çiğnenmesine hiçbir fiili ve sözlü karşılık vermedi.

Aslında soykırımcı teröristler kendilerinden bekleneni yapıyor.

Terör, tedhiş ve katliam temelleri üzerine kurulmuş bir yapıdan insanlık, ahlak ve sözünde durma gibi erdemleri beklemenin bir anlamı yok!

Sorun Müslümanlığıyla beraber insanlığını kaybeden İslam dünyasında…

Aksa Tufanı’na giden süreci herkes gördü ve yaşadı.

Abluka altındaki bir bölgeye yönelik her türlü insanlık dışı saldırı ve müdahale yaşandı 2007’den beri.

İnsani yardım taşıyan gemiler, uluslararası sularda tam bir korsanlıkla Siyonist teröristlerin saldırısına uğradı.

Gazze defalarca bombalandı, defalarca yıkımlar yaşandı.

Şimdi koridorları konuşuyoruz; ama bunca yıldır hiçbir İslam ülkesi Gazze’ye “İnsani Bir koridor” açıp yardım edeyim, demedi, diyemedi.

İşte korkak Siyonist teröristler bundan cesaret aldı.