Fransa’nın başını çektiği ve
bütün batının arkasında durduğu, İslam’a ve Müslümanlara yönelik alçakça
saldırılar şiddetlenerek devam ediyor. Yaptıkları hakaretler ve
gerçekleştirdikleri saldırılar karşısında pişmanlık duyup geri adım
atacaklarına; alçakça saldırılarına her gün bir yenisini eklemektedirler.
Pişkince bu saldırılarını yaparlarken, bütün bir batı elbirliğiyle hareket
etmekte gayret gösteriyorlar.
İslam’a ve Müslümanlara yönelik
bu çirkin saldırılarını gerçekleştirirlerken, özgürlük ve özellikle basın
özgürlüğü maskesini kullanmaktadırlar. Ama Siyonizm hakkında en ufak bir laf etmek,
kanunen suç olduğu gibi; aynı zamanda büyük cezalar verilmekte, her türlü baskı
ve müeyyidelere maruz bırakılmaktadır. Neticede buna cüret edenlerin çok ağır
bedeller ödemek zorunda olduğunu net olarak biliyoruz. Sadece İslam’a ve Müslümanlara
saldırma ve hakaret etme özgürlüğü vardır.
Bu saldırılara cevap vermek ve
hak ettikleri bir şekilde onları cezalandırmak; gerçek anlamda ‘onurlu bir
boykot’ ile mümkündür. Bu boykot yerel değil, süreç içerisinde bütün ümmetin
fertlerinin kendi hizalarında bu onurlu davranışa katılmalarıyla anlam
kazanacaktır. Bütün İslam ülke ve halklarının bu izzetli duruşa en üst
seviyede katılım göstermeleri, bu karanlık asırda mümince bir tavır olacaktır.
Bu boykot hissi bir şekilde anlık
değil; planlı, kalıcı ve uzun vadede sürecek bir eyleme dönüşmelidir. Bu boykot
sadece Fransız küstahlığına karşı değil, bütün bir batının aşağılık kibrine,
kokuşmuş ahlaki yapılarına, çürümüş düşünce sistemlerine ve bize karşı peşi
sıra devreye koydukları proje, saldırı ve katliamlarına karşı olmalıdır.
Bu boykot öncelikli olarak
batı/Fransa mallarına karşı planlı bir şekilde başlatılmalıdır. Her alanda
birden fazla ürünü bulunan ve çoğu siyonizmin sermayesi olan bu malların
ivedilikle boykot edilmesi farzdır. Bu malların bugünden sonra alınmaması
demek, küfrün zillet içerisinde yok olup gitmesi demektir. Yeter ki, her Müslüman
onurlu bir şekilde bu eyleme katılsın ve bilinçli bir şekilde bu onurlu eylemi
sürdürsün.
Aslında bu batı/Fransız
mallarından önce onların ahlaki kokuşmuşluklarını boykot etmemiz gerekmektedir.
Zira aile hayatlarının bittiği, ahlaksızlığın hayat standartları haline geldiği
ve bu çirkefliklerini bize dayattıkları her platformu da boykot etmemiz
gerekir. Bu zillet hayat, onların sonlarını getirdiği gibi onurlu bir boykotla
bu hayâsızlığa dur diyemezsek, bizlerin de hazin sonumuz olacaktır.
Batının çürümüş düşünce yapısının
en önemli ayağını milliyetçilik/faşizm oluşturmaktadır. Bu faşizm belasından
dolayı, bu alçak batı; iki tane dünya savaşını insanlığa yaşattılar. Bu belayı
ısrarla bütün insanlığın arasına yayarak, her coğrafyada özellikle İslam
beldelerinde savaş zemini haline getirdiler. Müslümanların birbiri ile kardeş
olduğu bir dünyada bu milliyetçilikten dolayı kavga, savaş ve katliamlardan
kurtulmadılar. Onun için mümince ayağa kalkıp faşizmi/milliyetçiliği boykot
edelim.
Bütün bunlardan daha önemlisi ve
en alçakça projeleri olan laiklik zilletini, boykot etmemiz gerekir. Zira İslam
dünyasında ve özellikle ülkemizde ‘bir dinsizleştirme projesi’ olarak ithal
edilen ve binlerce İslam âliminin idamına, Kur’an alfabesinin kaldırılmasına,
ezanın yasaklanmasına ve müslüman bir halkın geçmişi ile bütün maddi manevi
bağının koparılması anlamına gelen bu laiklik projesinin derhal boykot edilmesi
gerekmektedir.
Aslında batıdan aldığımız/almak
zorunda kaldığımız hiçbir şey bize fayda vermedi. Onlardan aldığımız kanunlar,
bizleri hak ve adaletten uzaklaştırdı. Gıpta ettiğimiz hayat ve düşünceleri
bizleri kadim medeniyetimizden, köklü düşünce ve birikimimizden, erdem ve
izzetimizden alıkoydu. Aldığımız ‘laiklikleri’ bizi dinimizden,
maneviyatımızdan, kültür ve geleneklerimizden tamamen kopardı.
Onun için tez elden bu
lanetli batının bütün melanetlerini boykot edelim. Zira Muasır Medeniyet diye
bir şeyin olmadığını gördük. Bugüne kadar hep karşılaştığımız; ahlaksızlık,
hakaret, saldırı, faşizm, katliam, mültecilik, sömürgecilik olmuştur.