Siyonist işgalciler; İran’a yönelik başlattıkları saldırıları, 8. gününde artırarak devam ettiriyor. İran da misilleme de bulunarak kendini savunmaya çalışıyor. Fakat ABD, İngiltere ve Almanya’nın açık silah, istihbarat ve mühimmat desteğiyle siyonist katiller, daha etkili saldırılar gerçekleştiriyor. Körfez ülkelerinin de siyonist işgalcilere açık desteğiyle bu saldırılar İran’a daha fazla zarar veriyor.

İran ilk saldırı şokunu atlattıktan sonra karşı saldırıya geçerek cevap vermeye devam ediyor. İran’ın hava savunması, istenen düzeyde olmasa da nisbi bir başarı ortaya koyuyor. Ancak yeteri kadar savaş uçaklarının olmaması, var olan uçakların da modernize edilememesi hava savunmasında istenen caydırıcılığı ortaya koyamıyor.

Ancak geliştirdiği füze sistemleriyle siyonist katiller başta olmak üzere ABD ve diğer batılı küfür cephesini şaşırttığı görülmektedir. İşgal rejimine atılan bu füzelerle, siyonistlerin askeri ve stratejik hedeflerinin vurulduğu görülmektedir. Siyonistlerin kendisiyle çok övündükleri Demir Kubbeleri bu füzelerle aşıldı ve siyonist hedefler çok caydırıcı bir şekilde vuruldu.

Bu füzeler İran’dan ateşlendikten sonra beş aşamalı siyonist savunma sistemlerini aşarak hedeflerini net olarak vurmaktadırlar. Bu engellemelere rağmen siyonist hedefler vurulmakta ve işgalcilerin artık burada kalmamaları gerektiği kanaati ciddi bir şekilde oluşmuş durumdadır. Siyonistler için en güvenli yer dedikleri ‘Demir Kubbenin’ altı, artık her gün İran’ın kahredici füzelerinin ateş alanı haline gelmiş bulunmaktadır.

‘israil vurulamaz’ miti bir balon gibi söndürüldü. Aslında ilk darbeyi Kassam’ın 7 Ekim’deki operasyonuyla aldı. Bu operasyonla siyonizmin balonu gerçek anlamda patlatıldı. İran’ın I. ve II. Vaat operasyonlarıyla bu balonun aslında çok daha önceden patlatılabileceğini gösterdi. III. Vaat operasyonuysa siyonistlerin işgal ettikleri topraklarda artık barınamayacakları ve en hızlı bir şekilde terk etmeleri gerektiği gerçeğini onlara gösterdi.

Evet, hırsızlar işgal ettikleri toprakları terk etmeye başladılar. İran’ın füze saldırılarıyla güvenli bir kaçış yolu da kalmadığı için kaçak olarak Mısır üzerinden ve botlarla Güney Kıbrıs’a kaçmaya başladılar. Şimdiye kadar binlerce kişinin bu şekilde kaçtığı rapor edilmektedir. Siyonist yönetim de kaçak yerleşimcileri canlı kalkan olarak kullanmak için yurt dışına çıkışı yasaklamış durumdadır. Çifte vatandaş durumundaki işgalci siyonistler ise asli ülkelerine kaçmak için sıraya girmiş durumdadırlar.

Sadece ABD çifte vatandaşı sayısının 600 bin ve bunların tahliyesine başlanmış durumdadır. Diğer batılı ülke çifte vatandaşı olanlar da kaçmaya başladılar. Daha doğrusu gasp ettikleri Filistinlilerin evlerini terk etmeye başladılar. Zaten hırsızın akıbeti bundan başkası da değildir. 80 yıldır, siyonist hırsızlık bilfiil devam etmektedir. İlk defa tersi bir şekilde siyonist işgalciler, işgal ettikleri yerleri terk etmeye başladılar.

İran’ın füzeleri karşısında oldukça çaresiz kalan siyonist baş katil, ABD’den hemen olaya müdahil olması ve kendilerini kurtarması için yalvarıp durmaktadır. Aslında hâlihazırdaki saldırılarını da ABD, İngiltere ve Almanya’nın imkânlarını kullanarak yapmaktadır. Yoksa tek başına bu saldırıları yapacak ne cesareti ne de kabiliyeti var. Ancak küfrün tek millet olduğu gerçeğiyle ABD ve diğer küfür cephesi devletleri bütün imkânlarıyla siyonist katilleri desteklemeye devam etmektedirler.

Netice itibariyle, bu devletler olmadan siyonist işgalcilerin bu topraklarda barınması mümkün değildir. Buna rağmen siyonist katiller, sonlarının geldiğini görüyor olacaklardır ki, sağa sola saldırmaya ve bu devletlerin desteğiyle ömrünü biraz daha uzatmaya çalışmaktadır. Ama bu desteğin ecellerine faydası olmayacaktır.