İnsanlardan en çok, duyduğumuz
dinlediğimiz şeylerden birisi mazeretlerdir. Başkaları bir yana bizim de en çok
dillendirdiğimiz şeylerin başında mazeretlerimiz gelmektedir.
Yaptığımız hatalardan sonra mutlaka ortaya
koyacağımız bir mazeretimiz vardır.
Kabullendiğimiz kötülüklerimizden mutlaka
birilerine önemli bir pay ayırmadan edemeyiz.
Kötülüklerimizde en büyük payı içinde
yaşadığımız çevreye, arkadaşlarımıza, ondan da önce ailemize yükleyiveririz.
İçki içen, uyuşturucu kullanan birisine
niçin böyle yaptığını sorduğunuzda sıralayacağı mazeretleri hemen tahmin
edebilirsiniz.
Hırsızlıktan yolsuzluğa, şiddetten
katilliğe ne kadar suç işleyen varsa onları şöyle birazcık konuşturduğunuzda
sizin önünüze ne kadar suçlu dikecekler ve sizi de kendilerine inandırdıklarını
göreceksiniz.
İster amatörce olsun ister ustaca olsun
insanların hatıratlarına, hayat hikâyelerine göz attığınızda şöyle bir bakınız,
yaşanan olumsuzluklar, yapılan kötülükler mutlaka başka birilerine yüklenmeye
çalışılır.
Daha da önemlisi, suçluların avukatlığını
yapanlar olsun, suçluların psikolojilerini irdeleyenler olsun, göreceksiniz ki
söz konusu bu suçluların hepsi de aslında tertemizmiş, anneleri, babaları,
arkadaşları, toplumsal şartlar onları bu hale getirmiş.
İşin daha da acı olan tarafı, çoğumuz da
bunları kabullenmeye hazır bekliyoruz.
Müslümanca bir hayat yaşamayanlarımızın
da aynı şekilde mazeretleri hazırdır; bunun sebebi ya anneleri babalarıdır ya
sokaklardır ya okullardır, toplumdur, çevredir, devlettir.
“Niçin namaz kılmıyorsun, niçin oruç
tutmuyorsun, niçin Allah’ın emirlerini yerine getirmiyorsun? Niçin Allah’ın
yasakladığı şu şu haramları işliyorsun?” diye sorduklarımızın hepsi de söz
konusu mazeretleri ileri sürecekler, suçu başkalarına yükleyecekler.
Sözü kıyamet ve mahşer gününe getirmek
istiyorum; Allah Teala bütün bu itirazları, mazeretleri ve özürleri asla kabul
etmeyecektir.
Dikkat etmişseniz bu gerçeği dile getiren
sayısız ayet-i kerime vardır Kitabımızda; o gün hiçbir mazeret hiçbir özür asla
kabul edilmeyecektir hiç bir itiraz fayda vermeyecektir.
Hani bu dünyada cezadan kurtulmak,
hapisten çıkmak için kendimizin veya avukatımızın verdiği dilekçeye “itiraz
dilekçeniz kabul edilmemiştir” cevabını alırız ya işte orada da bize “itiraz
dilekçeniz kabul edilmemiştir” denilecektir.
Birilerimiz diyecek ki “Ey Rabbim, biz
büyüklerimize, liderlerimize itaat ettik, onlar da bizi alıp bu cehenneme
getirdiler, ne olur onların azabını kat kat fazla ver” (33/67,68) diyecek ama
itirazları kabul görmeyecek.
Ne namaz kılmayan bir anne babanın çocuğu
olmanız ne tesettürün olmadığı bir ailenin ve çevrenin çocuğu olmanız ne İslam
düşmanı okullarda okumak zorunda olmanız ne de kozmopolit bir toplumun ferdi
olmanız sizi asla kurtarmayacaktır, “itiraz dilekçeniz kabul edilmemiştir”
denilecek, unutmayınız.