İfsat ediciler tarafından dönem dönem aziz İslam’a ve
değerlerine saldırılar yapılmıştır. Bu saldırılar kimi zaman bireysel olduğu
gibi kimi zaman da organizeli olmuştur.
Ancak söz konusu İslam’a ve değerlerine saldırı
olunca, aralarında ihtilaf ve anlaşmazlıklar bulunan ifsat edicilerin tümü bir
olup Müslümanların karşısında konumlanmıştır.
İfsat edici güruh, amaçları doğrultusunda hareket
ederek Müslüman toplumun mukaddesatlarına hakaret etmiş, aşağılamış ve çeşitli
yollarla yaptıkları iğrençlikleri normal gösterme çaba ve gayretinde olmuştur.
Seküler bir hayat anlayışını benimseyen bu güruh, toplumun
İslamî değerlerinden uzaklaşması, neslin şehevi duygularının esiri olması,
insanların mana âleminden uzaklaşıp sadece hayata madde boyutuyla bakması ve bireyler
arasında sosyal dengenin ve adaletin sağlanmaması için her yola başvurmayı
mubah görmüştür.
İfsat ediciler her dönemde kirli emellerini bir plan
dâhilinde uygulayarak sinsi amaçlarına ulaşmak istemişlerdir. Kimi dönemlerde
amaçlarına ulaşmış, toplumu manevi değerlerinden uzaklaştırmayı başarmışlardır.
Toplumun değerlerinden uzaklaştığı ve aile kurumuna
saldırıların çoğaldığı dönemlerde ahlaksızlık, iffetsizlik ve dünyevileşme
artmış, güven ve dayanışma kültürü azalmıştır. Bu değerlerin azaldığı
toplumlarda zamanla huzursuzluklar boy göstermeye başlamış, aile içi
geçimsizlikler ve boşanmalar artmış, neticesinde insanlar birbirlerine
düşmanlık beslemiş, huzursuzluk ve tefrika artmıştır.
Aslında, fiilleriyle
toplumu ifsat etmek isteyen grupların İslamî değerlere yönelik yaptıkları
saldırıların ve hakaretlerin tarihi arka planında hak ve batıl mücadelesi
vardır.
İnsanlık tarihi boyunca toplum arasında hayâsızlık ve
iffetsizliğin artması, kötülük ve çirkinliğin çoğalması için mücadele eden
kesimler var olduğu gibi, toplum arasında İslamî yaşantının hayat bulması,
iyilik, güzellik ve hayırlı işlerin çoğalması için mücadele eden kesimler de
var olmuştur.
Geçmişte toplumun değerlerine savaş açan, Kur’an’ın
evrensel hükümlerini yok sayma çabasında olan, her fırsatta İslam’a ve
Müslümanlara saldıran, aziz Peygambere hakaret eden kesimler var olduğu gibi,
günümüzde aynı amaçlar doğrultusunda hareket eden kesimler de vardır.
Allah’ın kesin bir şekilde haram saydığı ve
yasakladığı fiilleri işleyerek ve toplum arasında yayarak nesli ifsat eden
kesimler geçmişte var olduğu gibi, günümüzde de aynı işleri yapan kesimler de
vardır.
Hatta günümüzün ifsat edicileri, iğrenç ve ahlaksız
fiillerini çok daha açıktan yapma ve yayma cüretinde bulunmaktadır. Aynı
zamanda, Kur’an’ın hükümlerini hiçe sayıp İslam’ın kabul etmediği sapkınlıkları
sahiplenerek Müslümanların değerlerine açıkça saldırmaktadırlar.
Müslümanlar, İslam’ın değerlerine yönelik yapılan
saldırıları hiçbir dönemde kabul etmemişlerdir. Elbette bugün de yapılan
saldırıları kabul etmeyeceklerdir Müslümanlar! Bunun için hukuki tüm yollara başvurulmalı
ve süreç yakından takip edilmelidir.
Biliyoruz
ki, sapkınlıkların açıkça savunulmasına zemin hazırlayan İstanbul
Sözleşmesi’dir. Sapık fiilleri yapanları savunanlar, İstanbul Sözleşmesi’nden
güç almaktadır.
Bu yüzden
hükümet, kendi döneminde imzalanan ve yürürlüğe giren malum sözleşmeyi bir an
evvel yürürlükten kaldırmalıdır. Müslüman kesimlerin bu konuda bir beklentisi
vardır.
Toplum
arasında daha büyük gediklerin açılmaması ve özellikle de sapkın düşünceli
grupların zehirlerini umumun geneline yaymaması için sözleşmenin feshedilmesi
ve böylece yasal olarak da sapkınlıklara engel olunması gerekir.
Bunların
gerçekleşmesi için de toplumda bir bilinç ve duyarlılığın oluşması ve
sözleşmenin iptal edilmesi için hükümete baskı yapılması gerekmektedir.