İnsanlar veya
devletler arasında zaman zaman sürtüşmeler, savaşlar meydana gelmektedir.
Şartlara göre arabulucu kişilerin araya girmesi ile insanlar veya devletler
barış yapmak zorunda kalıyorlar, yapmalıdırlar da. Tabi her barış, barışı
sağlamıyor. Bazen barış, yeni bir savaşa hazırlık için yapılıyor. Çözüm
sürecinde ülkemizde olduğu gibi. Bazen de barış, savaşanların aklını başa
getirmek için düşünme fırsatı sağlama sürecisidir. Bu nokta da barışın etkili
olması için savaşanların niyeti çok önemlidir. Niyeti, bozuk bir inançla
kendine mal etmiş olduğu vadedilmiş toprakları alma gibi bir hedefi olan
siyonist işgal güçleri ile yapılacak barış antlaşması yerini
bulamayacaktır.
Şimdi
siyonist İsrail'i düşündüğümüzde onunla barış yapılabilir mi? İsrail'in
geçmişine baktığımızda barış yapılacak bir zihniyete benzemiyor. Savaş ahlakı
olmayan bir devletin barış ahlakı da olmaz. Hedefinde işgal, sürgün ve sömürü
olan bir zihniyetle barış antlaşması yapılsa bile karşı devlet yine güvende
olmaz. Tarihi; katliam, zulüm ve sözünden dönme olan bir zihniyetten barış gibi
huzurlu bir kelime çıkmaz. Hiçbir hak ve hukuk tanımayan, güçten başka anladığı
bir dil olmayan bir zihniyetle barış olmaz. Hedefinde sizi öldürmek ve sömürmek
olan biriyle sağlayacağınız barış, onlar için sözden ibaret bir barış olacağı
için, sizi uzun ömürlü yaşatmaz. İlk fırsatta sizi öldürmeye çalışır. Siyonist
İsrail geçmişi sabıkalı olan yasa dışı bir örgüttür. Siyonistlerin olduğu yerde
huzur ve barış ortadan kalkar. Arz-ı Mev’ud (Vaat edilmiş Topraklar) yani
Nil Nehrinden Fırat Nehrine kadar olan toprakların tamamını elde etmek gibi bir
hedefi olan bir işgal rejimi ile barış ne mümkün. Türkiye, Irak, Suriye, İran,
Mısır gibi ülkelerin topraklarını da içine alan bir ajandaya sahip hastalıklı
bir zihne sahip bir zihniyeti barış yoluyla durdurmak imkansız.
"Türkiye, İsrail'in saldırılarına karşı Filistin'e destek olmak için
Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere, ilgili tüm
uluslararası kurumları harekete geçirmek üzere girişimlerini sürdürürken
Cumhurbaşkanı Erdoğan da şimdiye kadar Filistin'den Rusya'ya, Katar'dan
Pakistan'a, Kuveyt'ten Cezayir'e 20'ye yakın ülkenin devlet ve hükümet
başkanıyla telefon görüşmesi yaptı. Erdoğan görüşmelerde, İsrail'in
saldırılarını "terör" olarak nitelendirerek Filistinli Müslümanlara
yaşatılan zulmü en sert şekilde kınadığını ifade etti."
Türkiye'nin
böyle bir adım atması güzel ve sevindirici bir adım. Şuan ki tabloya göre var
olan devletler içinde yapabilecek en güzel girişim denilebilir, ama sonuç
alınır mı işte orası pek güven vermiyor. Sebebi ise şımarık çocuk İsrail’in,
ağababaları emperyalist devletler tarafından zap edilmemesidir. Geçmişte de
aynı şekilde verdiği sözlerden dönmüş olmasıdır. Bir de Arz-ı Mev'ud
hayalleri...
Bir Müslüman
bir delikten iki defa ısırılmaz. Siyonist çeteler her seferinde sıkıştıklarında
uluslararası kamuoyunun nabzını düşürmek için barış yapmış gibi görünüp
fırsatını bulunca tekrar saldırıyorlar. Saldırıların şu anlık
durdurulması siyonistleri amaçlarından vazgeçirmeyecektir. Kalıcı çözüm;
siyonizmin, siyonistlerin yok olmasıdır. Siyonist işgalciler var olduğu
müddetçe kan durmayacaktır. Kendini inandırdığı vadedilmiş topraklara ulaşmak
için hedefinden vazgeçmeyen bir işgal rejimi ile kalıcı çözümü yakalamak mümkün
değildir. Çözüm olarak ancak onun belinin kırılmasıdır.
İkinci çözüm yolu ise:
Bu siyonist işgal rejimini
destekleyen emperyalist devletler madem bu siyonistleri çok seviyorlar onlara
kendi ülkelerinden toprak versinler. Bu lanetli hastalıklı kavmi içimize taşıyan
İngilizler onları kendi ülkelerine alsınlar. Ya da onları destekleyen abd kendi
ülkesinde onlara bir eyalet versin. Onlar da biliyorlar ki bu lanetli kavim ne
kadar onlara uzaksa daha rahat olacaklar. Onun için uzaktan bu İşgalci
zihniyeti destekleyip ümmetin içinde ur gibi var olmasını destekliyorlar.