Bugünlerde daha net olarak
ortaya çıktı ki, Aksa Tufanı harekâtı, Siyonist terör şebekesinin planlarını
bozdu. Hatta bunun da ötesinde ciddi bir “yok olma kâbusu” yaşamaya başladılar.
Sadece öldürmeye, imhaya ve
yıkıma odaklı vahşi bir saldırı gerçekleştiriyor Netanyahu ve yanındaki kuduz
Siyonistler. “Yenilmez Siyonist ordu” mitinin adım adım çöküşüne şahit
oldukları için de daha bir vahşileşiyor, daha bir kudurganlaşıyorlar.
Aslında Netanyahu, iktidarı
eline aldığından beri Gazze’ye yönelik imha ve yeniden işgal planları için
hazırlıklara başlamıştı. Bakanlarından Ben Gvir, Aksa Tufanından önce açıkça
“Gazze’nin işgal edilmesi” gerektiğini söylemişti.
Kassam Tugayları,
Siyonistleri beklemedikleri bir anda vurdu.
Çok kısa sürede 30 km’den
fazla ilerledi Kassam Mücahitleri ve Siyonistlerin en önemli birliği olan Gazze
Tümenini imha etti.
Kassam’ın operasyon sırasında
baskın yaptığı istihbarat üslerinde ele geçirdiği belgelerin Ortadoğu’da siyasi
depremlere yol açacağı söyleniyor. Hatta bundan dolayı bazı körfez ülkelerinin
Siyonist rejimin başarısı ve HAMAS’ın ortadan kalkması için hamlelerde
bulunduğuna, imkanlarını seferber ettiğine dair de ciddi iddialar var.
Ama ortada bir gerçek var.
Kassam komutanları 7 Ekim’den
beri yaptıkları açıklamalarla zafere odaklanmışlar.
Siyonist terör çetesinin,
arkasına 6 büyük devleti alarak abluka altındaki Gazze’yi hiçbir uluslararası
sözleşme ve kural tanımadan bombalaması dünyada büyük bir hayal kırıklığına ve
umutsuzluğa neden oldu. Soykırıma dönüşen vahşi katliam tüm dünyadaki
“insanlığını kaybetmemişler”in tepkisini çekse de her yerde protesto
gösterileri ve boykot çağrıları yapılsa da genel kanaat Siyonist çetenin
Gazze’yi tümüyle işgal edeceği yönündeydi.
Ebu Ubeyde her konuştuğunda
hava değişmeye başladı.
İşgalci teröristler, Kassam
mücahitleri karşısında zelil olmaya başladı.
“Hayaletlerle savaşıyoruz”
demeye başladı kimi rütbeli katiller.
Terörist cenazeleri ardı
ardına gelince Tel Aviv’de “Netanyahu istifa” sesleri yükseldi.
Direniş hareketleri,
öldürdükleri bazı teröristlerin “Paralı askerler” olduğunu söyleyince ve
işgalci ordunun sadece rütbeli ölümlerini paylaştığı ortaya çıkınca aslında
Siyonist işgal cephesinin verdikleri kayıpların söylediklerinden en az 10 kat
fazla olduğu anlaşıldı.
Küresel Siyonist akıl
“soykırım mağduriyeti” üzerinden elde edilen büyük kazanımların ve
ayrıcalıkların yavaş yavaş kaybedildiğini görünce “onurlu bir çekilme” üzerinde
düşünmeye başladı.
Sorumluluğu tümüyle Netanyahu’ya
yükleyip Siyonist barbarlığı gözden kaçırma çabasının ne kadar etkisi olur
zaman gösterir; ama soykırımcı Siyonist kafa, bedeli ne olursa olsun “HAMAS’ın
olmadığı bir Gazze” için hesap üstüne hesap yapıyor.
Gazze’nin idaresinin
işbirlikçi Mahmud Abbas’a verilmesi bir seçenek olarak görüldü ilkin. Ancak,
Siyonist destek kuvvetlerine rağmen Batı Yaka’da hiç de sağlam bir otoriteye
sahip olmadığı ortada. Mahmud Abbas’ın muhtemel bir esir takasında direniş
taraftarı olan Fetih liderlerinin işgalci zindanlarından çıkmaması için işgal
rejimi nezdinde girişimde bulunduğuna dair bilgilerin Filistin halkı arasında
yayılması durumunda halkın arasına çıkma ihtimali bile kalmayacaktır.
Medyaya düşen bilgilere göre
masadaki son seçenek, Gazze’deki Filistinlilerin Avrupa ülkelerine göç
ettirilmesi…
Siyonistlere ait Kanal 12
televizyonu, İşgalci terörist rejimin, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'i
"Batılı ülkeleri savaşın bitiminden sonra Gazze Şeridi'nden Filistinli
mültecileri kabul etmeye ikna etmesi için" arabulucu olarak atamayı
planladığını iddia etti.
Amaç Gazzelileri materyalist
Batı sokağında asimile etmek…
Aksa Tufanı, Küresel fesat
sisteminin kafasını o kadar çok allak bullak etmiş ki, içinde bulundukları
durumun bile farkında değiller.
Birincisi Gazze düşmedi ki,
Gazzeliler orayı terk etsin.
İkincisi ise Gazze dünyanın vicdan kapılarını çaldı ve olumlu cevaplar aldı. Siyonist terörizme karşı küresel bir intifadanın zemini oluşmuş durumda. Buna engel olmaya Siyonistlerin de dostlarının da güçleri yetmez.