Tarih bir bütün olarak dile gelse ve konuşsaydı, acaba neler söylerdi? Bütün tecrübe ve birikimini kullanarak biz insanoğluna neleri tavsiye eder, neleri dile getirirdi?
Zannımca söyleyeceği veciz
sözlerden biri de ‘zafer, her daim inananların olmuştur’ olacaktı.
Ne kadar zor, güç olursa
olsun bir işi başarmanın, hedefe varmanın başlangıcı ve temeli o işi başarmaya,
zafere olan inançtır.
Bütün davalar öncelikli
olarak kendi müntesiplerini, o davanın başarıya ulaşacağına inandırmakla
başlar. Başaracağına inanmayan peşin İman zafere götüren yenilgiyi kabul eder.
O işin sıkıntı ve zorluklarına katlanamaz.
Buna binaen İslam davası
imanla başlar. İslam, yerine göre görmediği, duymadığı, tutamadığı,
koklayamadığı varlıklara imanı emrediyor. Görmediğine inanmak ve onlar için
zorluklara katlanmak, can, mal, aile ve sevdiklerini feda etmek sıradan bir
iman ile gerçekleştirilemez. Bu ancak güçlü bir iman ile gerçekleşir.
Bunun için Kur’an-ı Kerim,
geçmiş kavimlerin başlarına gelen bela ve musibetler, az olan toplulukların çok
büyük olan topluluklara Allah’ın yardımıyla galip geldiği, güçlü toplum ve
halkların azgınlaştıklarında nasıl helak olduğu, bunlara karşı mücadele eden
Peygamber ve davetçilerin başlarına gelen bela ve musibetler uzun uzadıya
anlatılmaktadır.
İnsanların iman etmesi ve
imanlarının güçlenmesi, kemale ermesi için sürekli akıllarına hitap etmekte,
düşünme ve tefekküre davet etmektedir.
İnsanların bir imtihan
meydanında olduklarını, yaptıkları ve yapmadıkları her şeyden sorguya
çekileceklerini, bunun sonucunda ceza ve mükâfatın büyüklüğünü detaylı bir
şekilde anlatmaktadır.
Bütün bunların ışığında son
üç aydır Kudüs ve Gazze’ye bu bakış açısıyla bakarsak:
Siyonist israil, insanoğlunun
gelmiş olduğu en ileri ekonomik, siyasi, teknolojik, basın ve iletişim,
istihbari, askeri imkân ve olanaklarını kullanmaktadır. Aynı zamanda hiçbir
insani, vicdani, ahlaki, ilke ve prensip, uluslararası hiçbir kanun ve yasa bu
azgını bağlamamakta, sınırlamamakta.
Biri çıkıp da şunları
diyemez: Dünyanın şu yerinde gelişmiş olan şu silah siyonistlerin elinde yok.
Şu teknolojiyi elde etmek istedi ama ambargodan dolayı alamadı ya da parası
yoktu. İhtiyacı olduğu halde parasızlıktan dolayı şu kadar askeri silahaltına
alamadı. BM’den, NATO’dan uluslararası kurum ve kuruluşlardan çekindiği, olası
yaptırım ve yargılamalardan dolayı şunları yapamadı. Basın ve medya onları
yeterince gündem yapmadı, haklılıklarını dile getirmedi.
Bu olumsuzlukların hiçbiri
siyonist rejim için söz konusu bile değil. Dünyanın bütün ekonomik gücü,
teknolojik imkân ve olanakları, askeri ekipman, istihbari bilgiler bu rejimin
emrine amadedir. Uluslararası basın ve medya, BM, NATO ve diğer bütün
uluslararası kurum ve kuruluşlar rejimin zulüm ve katliamlarını örtbas etmeyi
kendilerine bir görev olarak bellemişler.
Bunun yanında Filistin
halkının ve direnişin maddi gücünün, siyonist rejimle kıyası dahi yapılamaz.
Yıllardır ekonomik ambargo ve boykot altında temel ihtiyaçlarını dahi
düşmanının izin verdiği oranda karşılayabilmekteydi. Elektrik, su, yakıt gibi
ihtiyaçları düşmanının bir şalteri indirmesiyle kesilmekteydi. Maddi noktadaki
zayıflık ve imkânsızlıklarıyla birlikte kendisini bağlayan çok keskin ahlaki,
dini ilke ve kuralları var direnişin. Siyonistler gibi, kadın ve çocukları, sivil
insanları öldüremez.
Maddi alandaki bu uçuruma
rağmen imanlı olan bu halkı dize getiremiyor, teslim alamıyor, davasından geri
döndüremiyor. Kadın ve küçük çocukların dahi tam teçhizatlı işgalci askerler
karşısında yüzlerinde korkunun eseri yok. Kadın ve çocukların Aksa’yı ve
Gazze’yi nasıl onurla savunduklarına şahit oluyoruz.
İmanın ne kadar büyük bir
silah ve dayanak olduğunu, bütün maddi imkânlara galebe çaldığını son üç ayda
gördük/görüyoruz. Bunu derken salt kuru bir iman ile zafere ulaşılamayacağı
bilinmeli. İman, insanı harekete geçirmeli, imkân ve olanak oluşturmaya,
sünnetullah gereği sebeplere sarılmayı gerektirmelidir.
İmanın ne kadar büyük bir güç
ve dayanak olduğunu, Allah’ın inananların yanında olduğunu geçmişte de olduğu
gibi bugün de hususen Gazze’de gördük elhamdülillah…
Bu tecrübeyle imanımızı tazeleyelim, güçlendirelim ve sebeplere sarılalım… Bu, kardeşlerimizi de dünyevi ve uhrevi zafere götürecektir inşallah.