Alerjiye neden olan polen, toz ve benzeri havada
dolaşan maddelerin burun ve sinüslerin içini örten yapılar ile teması sonucu
gelişen normal dışı reaksiyona “alerjik rinit” deniliyor. Alerjik rinit sıklığı
dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artıyor. Alerjik rinit belirtilerinin neler
olduğunu anlatan Özel Denizli Cerrahi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları
ve Odyoloji Uzmanı Op. Dr. Tuna Kenar, hastalık hakkında önemli açıklamalarda
bulundu. Op. Dr. Tuna Kenar, “En önemli belirtileri sık tekrarlayan burun
akıntısı, burun kaşıntısı, burun tıkanması ve arka arkaya en az 4-5 defa
hapşırmaktır. Bu duruma sıklıkla damak-geniz-kulak kaşıntısı, gözlerde
yanma-sulanma ve kaşıntı, geniz akıntısı ve buna bağlı gıcık öksürüğü eşlik
eder. Gece burun tıkanıklığına bağlı rahat uyuyamama nedeniyle sabah kalkınca
baş ağrısı ve boğazda yanma tipiktir. Sık öksürmenin ön planda olduğu kişilerde
baş ağrısı, karın ağrısı ve yaygın halsizlik görülebilir. Bu hastalıkta oluşan
alerjinin şiddeti kişiden kişiye değişmektedir. Hastaların bir kısmı bu
alerjiyi hafif atlatırken diğer bir kısmında ise belirtiler günlük yaşamlarını
etkileyen ve hayat kalitesini oldukça bozacak kadar şiddetli olabilmektedir”
dedi.
Başlıca alerjen maddeleri açıklayan Op. Dr. Tuna
Kenar, “Havada dolaşan, küçük ve hafif olan hayvan ve bitki proteinleri burun,
boğaz ve göz yüzeyine yapışır ve alerjik reaksiyonu tetikleyerek alerjik
belirtilere yol açar. Sık rastlanan başlıca alerjenler polenler, mantarlar, ev
tozu akarları, ev hayvanlarının deri artıkları-tükürük-idrar-tüyleri ve hamam
böcekleridir. Kabaca bakacak olursak; 5 yaş altında daha çok iç ortam, yıl boyu
süren alerjenler: ev tozu akarları, hayvan tüyleri, iç ortam mantarları, hamam
böceği vb. 5 yaş üstünde ise daha çok dış ortam, mevsimsel alerjenler:
Çayır-ot-ağaç polenleri, dış ortam mantarları vb. görülür. Çayır-çimen
polenleri alerjinin dünyadaki en sık sebeplerinden biridir. Ev tozu akarları
ise gözle görülemeyen milimetrik canlılar olup insan deri artıkları ile
beslenirler ve dışkılarının solunum yollarımıza ulaşmasıyla duyarlı bireylerde
alerjik reaksiyonlara neden olurlar. Yatağınızda ve yastıklarınızda, halınızda,
koltuğunuzda, çocuğunuzun oyuncak ayısında yaşarlar. Diğer yandan kedilerin en
çok tükürükleri alerjen özellikteyken, erkek kedi idrarı da oldukça güçlü bir
alerjendir. Alerji, ilkbahar ve sonbahar gibi belli dönemlerde oluşabileceği
gibi bazen de yılın tüm aylarında oluşabilir. Örneğin; polen alerjileri
sıklıkla bahar aylarında, toz alerjileri (ev tozu akarları, ev içinde bulunabilen
mantarlar) ise yılın bütün dönemlerinde görülmektedir” diye konuştu.
Alerjik Rinit tanısı nasıl konulduğunu anlatan Op.
Dr. Kenar, “Alerjik rinit tanısında hastanın detaylı bir tıbbi öyküsü çok
önemlidir. Yapılan muayenede burun içi, boğaz, yüz ve gözlerde tipik alerjik
veriler tespit etmek. Alerjik rinitten şüphelenen hekim, tanısını alerjik deri
testleri ve kan testleriyle destekleyebilir. En sık kullanılan deri testinde
(prick), birden fazla alerjen içeren aplikatör, ön kol iç yüzey derisine
batırılarak kısa sürede, kolay ve neredeyse acısız bir şekilde yapılabilir. Kan
testleri her zaman net sonuç vermeyebilir. Alerjik belirtileriniz olduğu halde
testleriniz negatif gelebilir ya da testiniz hiçbir şikâyetiniz olmamasına
rağmen pozitif gelebilir. Keza, cilt testleri alerji teşhisinde hızlı,
güvenilir ve pratik birer tanı aracıyken, pozitif sonuçlanan bir test her zaman
sizde alerji olduğunun göstergesi değildir. Klinik belirtilerin de eşlik ediyor
olması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Alerjik rinit tedavi yöntemlerinden bahseden Op.
Dr. Kenar, “Çevre kontrolü tedavide birinci basamaktır, yani hastanın muhtemel
alerjenlerden uzak durması ve korunma önlemleridir. Tozlu ortamda bulunmamak,
bunu en aza indirmek için evde su filtreli elektrikli süpürge kullanımı, ayaklı
dolap ve yatak tercih ederek altında ve arkasında toz birikimini engelleme, ev
içinde mümkün olduğunca yüksek tüylü (Shaggy, peluş) halı, kilim, battaniye,
oyuncak vb. kullanılmaması, bitki ve ev hayvanı bulundurulmaması, battaniye ve yorganların
mutlaka nevresimli kullanılması, nevresim ve çarşafların 2-3 haftada bir
yıkanması, güneşte kurutulup ütülenerek kullanılması, polenlerin yoğun olduğu
mevsimlerde mümkün olduğunca içeride olmak ve kapı, pencerelerin kapalı
tutulması, ilaç tedavisi korunma önlemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda
başlanmalıdır. Alerjide aşı tedavisi (immunoterapi) alerjenden korunma
yöntemlerinin uygulanmasına ve ilaç kullanımına rağmen kontrol altına
alınamayan alerjilerde uygulanabilir. Keza, aşı tedavisi özellikle çocukluk
çağında yeni alerji ve astım gelişiminden korunma hedefli uygulanabilir”
ifadelerini kullandı.
Hastalar tedavi olmazsa nelerle karşılaşacağını
belirten Op. Dr. Kenar, “Alerjik rinitli hastalar burun, orta kulak ve boğaz
enfeksiyonlarını daha sık geçirmeye meyillidirler. Bu hastalara hem alerjik
rinit tanısı için hem de belirtileri benzer başka hastalıklardan ayırıcı tanı
için kulak, burun, boğaz muayenesi yapılmalıdır. Herhangi bir enfeksiyonun ya
da yapısal bir bozukluğun bu şikâyetlere yol açıp açmadığı tespit edilmelidir.
Alerjik belirtiler zamanında tedaviyle kontrol altına alınırsa hem alerjik
rinit tedavi edilmiş olur hem de muhtemel bahsedilen enfeksiyonların gelişmesi
engellenerek hayat kalitesi diğer sağlıklı bireyler gibi olur” diye konuştu.
“Alerjik rinit hastalarının yaklaşık yüzde 40’ına
astım, astımlı hastaların yaklaşık yüzde 80’ine alerjik rinit eşlik ettiği
bilinmekte”
Op. Dr. Kenar, “Alerjik rinit hastalarında diğer
alerjik hastalıklar (astım, egzama, kurdeşen, gıda alerjisi vb.) daha fazla
görülmektedir. Alerjik rinitli hastaların yaklaşık yüzde 40’ına astım, astımlı
hastaların yaklaşık yüzde 80 ine alerjik rinit eşlik ettiği bilinmektedir. Bu
nedenle alerjik rinit hastalarının diğer alerjik hastalıklar açısından da
çerçeveli olarak değerlendirilmesi uygundur. Son 15 yıldır Denizli’de yaptığım
klinik ve bilimsel, gözlemsel çalışmalarda ve muayene, tedavi ettiğim binlerce
mevsimsel alerjik rinit hastamda, tedavi aralığını ilkbaharda 15 Mart-15 Mayıs
şeklinde 2 ay, sonbaharda 15 Eylül-15 Ekim şeklinde 1 ay olarak belirledim. Bu
tarihlerden 7-10 gün önce ilaç tedavisine başlanınca maksimum tedavi yanıtını
tecrübe ettim. Küresel ısınma sonucu gelişen iklim değişikliğinden dolayı şunu
belirtmeliyim ki, son birkaç yıldır bu tarihlerin yaklaşık 15 gün ötelendiğini
gözlemledim” şeklinde konuştu.
İHA
0 yorum