Cumhuriyetin ilanından bir yıl sonra doğan Şanlıurfalı Müslüm
Başak, Cuma namazı kılmanın yasak olduğu ve ezanın Türkçe okutulduğu günleri
hatırladığını ifade etti.
Görme yetisini kaybeden 97 yaşındaki Başak, oğlu ile
birlikte kerpiç evde yaşamını sürdürdüğünü, eskiden hayvancılık ve tarımla
uğraştığını, yaşadığı dönemin zor olduğunu belirtti.
Başak, İsmet İnönü zamanında ezan yerine "tanrı uludur,
tanrı uludur" sözlerinin camilerde okunduğunu, yine İnönü döneminde Cuma
namazı kılmanın yasaklandığını söyledi.
Geçmiş dönemini anlatan Başak, "O dönemler çobanlık
yapıyordum. Atlarımız, develerimiz ve büyükbaş hayvanlarımız vardı. 6 kızım, 3
erkek evladım var. Yüzden fazla torunum var. Evlenmeden önce benim ninem vardı.
Ninem, o dönem yaşlı olduğu için onu yalnız bırakmamak için evlenmek
istemiyordum. Nineme kıyamıyordum." dedi.
"Askerliğimi çok zorluk ve zahmetler içerisinde
yaptım"
Askerlik yıllarından bir hatıra paylaşan Başak, "Benim
askerlik yaptığım dönemler; askerlik çok zorlu ve zahmetliydi. Askerliğimi çok
zorluk ve zahmetler içerisinde yaptım. Askeriğim bitmiş ve eve gelmiştim.
Ahmedê Mıstê adındaki arkadaşım askerliğe geri dönmek için bana teklifte bulunmuştu.
Kabul etmeyip teklifi reddetmiştim. Bir gün ikindi vaktinde elimdeki kürekle
kerpiç yapıyordum. Bir komşumuz yanıma gelip 'kolay gelsin' dedi, ben de 'Allah
razı olsun, hoş geldin' dedim. Yanıma gelen adam da beni askere geri
çağırmıştı. Bende onunla askere gittim. Orada bir top mermi alıp yuvaya
yerleştirdim. Daha sonra yanımdaki arkadaş ile birbirimizin halini hatırını
sorup konuştuk. Arkadaşım, savaşları işaret ederek askere davet etti. Bende
gidip gitmemek arasında kaldım. Arkadaşıma, 'geleyim mi?' diye sorunca, bana
'sen benden daha mı kıymetlisin? Gel tabii ki' dedi. Diğer arkadaşlar,
derdimizi sorup neden askerliğe geri dönmediğimizi sordu. Bende askere
gidenlerin yaşlarının büyük olduğunu gördüm. Onlara paramın olmadığını
söyledim. O zamanlar Osmanlı'dan olan birisi benim paramı karşılayacağını
söyledi. Daha sonra da kolumdan tutup götürdü." ifadelerini kullandı.
Ezan-ı Şerif'in Türkçe okutulduğu dönemlerini gördüğünü
belirten Başak, "Mustafa Kemal ölünce İsmet İnönü ve askerleri kalmıştı. O
dönemlerde İsmet İnönü ezanı kaldırmıştı. Ezan yerine minarelerden 'tanrı
uludur, tanrı uludur' sesleri geliyordu. Cuma namazına nasıl gidiyorduk? Yine o
dönemlerde Cuma namazı kılınmayacak diye emir verilmişti; ama kimse emre kulak
vermemiş, Cuma namazını kılmıştı. Allaha hamd olsun." diye konuştu.
"Geçimimizi hayvancılık ile sürdürürdük"
Eskiden araç olmadığından dolayı yaya gittiklerini
söyleyen Başak, "O dönemlerde araç yoktu. Araç olmadığından dolayı bir
yere gitmek istense yürüyerek gidilirdi. Bugünkü insanlar 'o, bu iyi değil'
diyor. Madem ki falankes iyi değil; bari sen iyi ol. Bu demek oluyor ki sen de
onun gibisin. İnsanların kanları bazen birbirlerine ısınmıyordu. Osmanlı
Devleti'nin her tarafı birdi. Biz o dönemlerde geçimimizi hayvancılık ile
sürdürürdük. Yazın hayvanları yaylaya götürürdük. Yine eskiden ağalar vardı.
Bazı ağalar, kendi halkına kendisi bakar ve onları beslerdi. Hükümet, Piran
bölgesini Hanlı Beye, Dınan bölgesini Salih Bey'e ve Şev bölgesini de Aziz
Ağa'ya verdiklerini hatırlıyorum." dedi.
"Teravih namazı kıldığımızı hatırlıyorum"
Şeyhlerinin sayesinde dinini öğrendiğini ifade eden Başak,
"4 sene boyunca Suriye'de kaldığımızı hatırlıyorum. Evimiz yoktu. Çobanlık
ile uğraşıyorduk. Zaman zaman Rakka'ya kadar gidebiliyorduk. Allah (Celle
Celaluhu) bizlere nasip etti ve bizler Müslüman olduk. Hocalarımız ve
şeyhlerimiz vardı. Onlar bizlere dinimizi öğretiyordu. Teravih namazı
kıldığımızı hatırlıyorum." şeklinde konuştu. (İLKHA)
0 yorum