Peygamber Sevdalıları
her yıl kasım ayını sahabe ayı olarak kutlayıp bu ayda sahabeyi anlatan bir
dizi etkinliğe imza atıyor. Gerçekten
takdire şayan bir proje… Bizim peygamberin seçkin ashabını tanımamız gerekiyor.
Piyasada bir sürü sahte kahramanın, sahte rol modelin dolaştığı bu ortamda
gençliğin ashabı tanıması lazım.
Sahabeler ayına katkı
mahiyetinde ben de bugün siz değerli Rehber Gazetesi okuyucuları için Zeyd bin
Harise’nin küçük bir çocukken peygamberimize olan büyük sevgi ve bağlılığından
bahsetmek istiyorum.
Resûlullah’ın seçkin
ashabından Zeyd bin Harise, küçük bir çocukken köle tacirleri tarafından
kaçırılmış, Mekke’ye köle olarak
satılmıştı. Müminlerin annesi Haticetül
Kübra daha sonra onu satın almıştı. Mukaddes evlilikten sonra da onu
Rasulullah’a hediye etmişti.
Zeyd, Resûlullah’ın
gözetimi altında, onun evinde büyüdü. Resûlullah’a tüm kalbiyle bağlandı. Onu
kendine baba kabul etti. Resûl-i Ekrem
de Zeyd’i bir baba şefkatiyle seviyordu.
Zeyd bin Harise’nin
ailesi, akrabaları her yerde oğullarını arıyordu. Yıllarca bıkmadan, usanmadan
onu aramaya devam ettiler. Sonunda Mekke’de, Muhammed Aleyhisselamın evinde
olduğunu öğrendiler. Pahalı hediyelerle Mekke’ye vardıklarına Zeyd’in babası
Resûlullah’ın huzuruna çıktı. Getirdikleri hediyeleri ona sundu. Sonra :
-Ya Muhammed! diye
konuşmaya başladı. Oğlum Zeyd’in senin evinde yaşadığını duydum. Onu senden
satın almaya geldim. Özgürlüğünün bedeli ne kadarsa vereceğim.
Resûl-i Kibriya
mütebbesim dudaklarla Zeyd’in babasına cevap verdi.
-Hediyelere veya
parasal bedele gerek yok. Zeyd’i buraya çağıracağım. Şayet seninle gelmeyi
kabul ederse al götür.
Zeyd’in babası bu
cevaba çok sevindi Resûlullah’a hayır dualarda bulundu. Zeyd Peygamberin
huzuruna varınca babasını hemen tanıdı. Baba ve oğul hasretle, sevgiyle
kucaklaştılar. Yıllar sonra gelen kavuşma mutluluğuyla sevinç gözyaşları
döktüler .
Zeyd’in babası
yavrusuna sımsıkı sarılarak:
-Anan seni görünce ne
kadar sevinecek, dedi. Zavallı kadın senin hasretinle yanıp tutuşuyor. Senin
yokluğuna bir türlü alışamadı. Yemekten, içmekten kesildi; yataklara düştü.
Peygamber
Aleyhisselam yumuşak bir sesle:
-Zeyd dedi! Sen
özgürsün. Babanla gitmene engel olacak hiçbir şey yok.
Zeyd birden büyük bir
korkuya kapıldı. Küçük yüreği heyecanla çarpmaya başladı. Boynunu mahzunca
bükerek konuştu.
-Ben sizden ayrılmak
istemiyorum. Babamı ve annemi özledim. Onları seviyorum. Ama sizi daha çok
seviyorum. Sizden ayrı yaşayamam. Ne olur beni göndermeyin!
Nasıl sevgi bu
Allah’ım! Anayı babayı bile feda eden, gözden çıkaran bu bağlılık, nasıl bir
bağlılık?
Babasının tüm
ısrarlarına, yalvarmalarına rağmen Zeyd onunla gitmedi. Resûlullah’ı ona tercih
etti. Peygamber Aleyhisselam, Zeyd’e özgürlüğünü verdikten sonra onu evlat
edindi. Böylece Zeyd, Peygamberin manevi evladı oldu. Zeyd’in babası
Peygamberin, evladına yönelik sevgi ve muhabbetine şahit olunca rahatladı,
huzurlu bir kalple yurduna döndü. Ertesi yıl hanımını da yanına alarak geri
geldi.
Zeyd’in annesi ile
babası birkaç senede bir oğullarını görmeye geliyor, onun iyi insanların
arasında yaşayıp mutlu olduğunu görünce, onlarda mutlu oluyor ve gözleri arkada
kalmadan yurtlarına dönüyorlardı.
Zeyd’in kalbindeki
Muhammed aşkı bütün ashabın kalbinde aynı canlılıkla varlık buluyordu. Ashapla
Peygamber ilişkisi aşıkla maşuk ilişkisi gibiydi.
Muhammed Aleyisselama
duyulan bu sevgi, bu muhabbet mümin
kalpleri coşturmaya hala devam ediyor. Hiçbir bir şeytani güç Muhammed
Aleyisselamın muhabbetini insanlığın kalbinden söküp atmayacaktır.
Nice büyük
imparatorluk yıkıldı gitti. Dünyayı istila eden nice azgın ordular tarihin
karanlığında kayboldu. Dünya halklarına ilahlık taslayan, güç putuna tapınan,
debdebe ve ihtişamını ebedi sanan nice imparatorlar, krallar, kayserler,
Sezarlar, şahlar ve başkanlar zaman canavarının dişleri arasında unufak
oldular. Adları, sanları bile unutuldu. Ama “Muhammed” adı, tarihi ve zamanı
hiçe sayarak milyarlarca kalbi aşkla coşturmayı sürdürüyor...