Gazze’de, siyonist yahudi vahşeti bütün acımasızlığıyla
devam ediyor. Yahudi barbarlığının 111.gününde de katliam haberleri gelmeye
devam ediyor. Gazzeli çocukların öldürülme haberleri çoktan sıradanlaştırıldı.
Şimdi de açlıktan ölen çocukların haberleri dahi müslümanları harekete
geçiremiyor. Günlerce aç kaldıktan sonra şehit olan çocukların feryatları,
çaresiz iniltileri ve annelerin kahır dolu bakışları içinde çocukların son
nefeslerini verirken; bu halleri bile çürümüş ve kokuşmuş vicdanları harekete
geçiremiyor.
Ekmek kuyruğunda bekleyen aç insanların, siyonist
barbarların füzelerine maruz kalması, bir tas yemek almak için binlerce çocuk
ve kadının bekleyişleri karşısında ‘ölüm hayattan daha merhametlidir’ sözünü
söyletiyor. Ölenler ‘şehit oluyor ve inşaalah cennete gidiyorlar’, geride
kalanlar ise açlıktan ölmek gibi bir trajediyi yaşamaktadırlar. 21.yüz yılda,
etrafı refah içerisinde müslüman ülkelerle çevrili Gazze, siyonist barbarların
işgali ve bombardımanı altında müslüman çocukları açlıktan ölüyor. Ve bu durum,
müslüman idarecilerin zoruna gitmiyor ve herhangi bir tedbir almaya sevk
etmiyor.
Gazzeliler, çocukları açlıktan ölmesin diye artık hayvan
yemlerini öğüterek yemeğe çalışıyorlar. Günlerce yemek bulamayan, temiz suya
hiç ulaşamayan ve ilaçsızlıktan ölen insanların sayısı her geçen gün artıyor.
Gıda yetersizliğinden ölen çocuklar, temiz su bulunmadığı için artarak devam
eden salgın hastalıklar, bu mazlumları tamamen çaresiz hale getirmiş
bulunmaktadır. Hele ilaçsızlıktan kaynaklanan çaresizlikler ise ‘ölümü hayattan
daha tercih edilebilir duruma’ getirmiş bulunmaktadır.
Binlerce cenazenin enkaz altında çıkarılamamasının
kahrediciliği bir tarafa; barbar yahudiler tarafından sokak ortasında vurulmuş
ve günlerce orta yerde duran cenazelerin hayvanlar tarafından parçalanarak
yenilmesi ise bütün insanlığa yüz karası olarak yeterdir. On binden fazla
insanın cesedinin enkaz altında olduğu, yokluk, imkânsızlık ve kurtarma
çalışması için hiçbir aracın bulunmaması; üstelik buraların, barbar yahudiler
tarafından sürekli olarak bombalanması, vicdansızlık ve zalimliğin ötesinde
değerlendirmek gerekiyor.
Ey vicdanı çürümüş ve kokuşmuş idareciler! Gazze’deki bu
katliamlar, açlık, hastalık ve ilaçsızlıktan kırılan bu müslüman halkın ahının,
daha bu dünyada yakanıza yapışmayacağını mı düşünüyorsunuz? Ey insanlığı,
şerefi ve koltuğu siyonizmin esiri haline gelenler! Bu soykırım ve insanlık
krizine rağmen rahat bir dünya hayatı yaşayabileceğinizi mi hayal ediyorsunuz?
Ey aklını, özgürlüğünü ve namusunu siyonizme peşkeş çekenler! Gazze’de açlıktan
ölen çocukların feryatları, anestezi olmadan uzuvları kesilen insanların
vaveylaları bu dünyada size huzur bırakacak mı?
Ey müslüman idareciler! Kahhar olan Allah’ın huzuruna
gittiğinizde, Gazze’de açlıktan ölen müslüman çocukların hangi gerekçe ile yahudi
barbarların insafına terk ettiğinizi açıklayacaksınız? Bütün kâfirler birlikte,
siyonist barbarlara her türlü yardımı en hızlı bir şekilde ulaştırırken, silah
ve cephane dâhil her türlü ihtiyaçlarını gece gündüz demeden sağlarken; Gazzeli
çocuklara bir kamyon un ve su ulaştıramama zilletini nasıl izah edeceksiniz?
Gazze’de, ölüm çocuklara, müslüman idarecilerden çok daha merhametlidir. Bütün yokluklara, imkânsızlıklara, açlıklara, hastalıklara ve soykırıma rağmen; insanların ‘biz mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz ve vatanımızı ölürüz de terk etmeyiz’ şeklindeki asil duruşları insanlığa büyük bir ders niteliğindedir. Bu asil duruş müslüman idarecileri gafletten uyandırmaya yeter mi? sanmıyorum. Ancak küfür cephesi ‘bu asil duruşun’ görülmemesi için acımasızca saldırılarına devam edecektir.